6 Şubat sabah 04.17’de Kahramanmaraş Pazarcık’ta 7.7, 04.26’da ise Gaziantep’te 7.4 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Devamında yaşanan artçılarla beraber on binlerce insanımız hayatını kaybetti, daha fazlası yaralandı. 10 ili ve 13,5 milyonluk bir nüfusu etkileyen deprem sonrasında milyonlarca insanımız soğuğa ve açlığa terk edildi.
Deprem değil bina öldürür. Bu çokça söylenir, doğrudur da. Maraş depreminde de böyle oldu. 99 Gölcük depremini dahi aşan büyük bir yıkıma şahit olduk. Yıkımın bu denli büyük olmasının kaynağı halkın geniş kesimlerinin nitelikli barınma hakkına sahip olmamasıdır. Bu durumun en önemli sebebi ise AKP’nin rant düzeni ve patronların dizginsiz kâr hırsıdır. Altına imza attıkları imar afları, afet bölgelerini dahi ranta açan Cumhurbaşkanı Kararnameleri, denetimden azade tuttukları inşaatlar, AVM yapılan deprem toplanma alanları yüz binlerin mezarı oldu.
Yaşanılan yıkım; gençliğin de muhatabı olduğu konut krizinden, yüksek kiralardan, yetersiz yurt kapasitelerinden; özcesi nitelikli barınma hakkı mücadelesinden ayrı bir yerde durmuyor. Geçinemiyoruz, her an yıkılabilecek güvenli olmayan evlerde, yurtlarda yaşamaya mecbur bırakılıyoruz. Onlar saraylarda, villalarda, lüks sitelerde kaygılanmadan yaşarken bizler enkaz altında kalacağımız günlerin geleceğini bilerek yaşıyoruz.
Halk arasında deprem vergisi olarak bilinen ve 1999 yılından beri toplanan özel iletişim vergisinden şimdiye kadar 36,5 milyar dolar gelir elde edildi. Siyasal iktidar buna rağmen enkaz altında kalan yüz binlerin sesine kulak verebilecek bir hazırlık için kullanmayı tercih etmedi. Deprem vergileri nerede diye sorulduğunda pişkince duble yol yaptık, havalimanları için kullandık diyebildiler. Bir kez daha gördük ki İçişleri Bakanlığına bağlı olan ve böylesi durumlara etkin müdahale etme sorumluluğu olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) bütçesi, olması gereken ekip ve teçhizatlar için harcanmamış; yandaşlara, tarikat ve cemaatlere kadro vermek için kullanılmıştır. Ekip, ekipman ve koordinasyon sorunlarıyla afet yönetiminin bir krize dönüşmesinin bedelini binlerce yurttaşımız canıyla ödedi. Ses vardı, devlet yoktu; binlerce insan soğuğa, açlığa, enkaz altında ölüme terk edildi.
AKP depremin faturasını halka kesiyor, YÖK üniversitenin iradesini yok sayıyor!
Üniversiteler, uzak olmayan geçmişimizden bu yana gençlerin sorguladıkları, tartıştıkları, bilimsel üretimde bulundukları alanlarda bir araya gelmelerine ve memleket sorunlarına çözüm bulmak için örgütlenme zemini oluşturmalarına vesile olmuştur. Memleketten ayrı bir üniversite, üniversiteden ayrı bir ülke değerlendirmesi yapamayız. Bugün yaşananları da bu bağlamda değerlendirmeliyiz. Devrimci Gençlik Dernekleri, demokratik ülke demokratik üniversite derken bunu anlatmaya çalışıyordu. Gençliğin öfkesinden, itiraz gücünden, dayanışma pratiklerinden korkan Saray Rejimi; depremi ve yönetemediği krizi bahane ederek kampüslerin kapısını kapatmayı tercih etti. Bu tercih, halktaki karşılığını gün geçtikçe yitiren AKP’nin son çırpınışlarının fiili tezahürüdür. AKP’nin iktidarını sürdürmekten başka hiçbir gayesi yoktur. Bu kararla sebep olduğu büyük yıkımın açığa çıkardığı öfkenin sonuçlarından üniversiteleri kapatarak kendini korumaya çalıştığı açıktır.
Devlet, evleri yıkılan milyonlara ne geçici ne de kalıcı bir barınma seçeneği sunmadı. Kızılay, depremzedelere vermesi gereken çadırları yandaş patronlara peşkeş çekti. AFAD, halkın seferberliğiyle toplanan dayanışma malzemelerine el koydu. Sermayedarlar, depremden günler sonra yalnızca vergi indirimi kararından faydalanmak amacıyla televizyon ekranlarında bizden çaldıkları milyonlar ile hiç utanmadan gösteriş yaptı. Boş konutlar, oteller ve misafirhaneler depremden etkilenenlere tahsis edilmedi. Mülksüzleşen milyonlara çözüm diye sunulan ise KYK yurtları oldu. Üniversite öğrencilerini sokağa atmak, eğitimi kesintiye uğratmak pahasına depremzedeler yurtlara yerleştirildi. Çözüm bu değil. Depremzedelerin geçici barınma ihtiyacı başka sorunlar yaratılarak karşılanamaz. Depremzedeler için KYK yurtları değil boş konutlar, misafirhaneler, oteller kullanılmalıdır!
Pandemi sürecinde gördük ki uzaktan eğitim, eğitim değildir. Üniversite aynı zamanda sosyalleştiğimiz kamusal bir mekandır. Eğitim ancak yüz yüze yapılabilir. Eğitimi kesintiye uğratmak dün de bugün de bir mecburiyet değil AKP’nin sınıfsal tercihidir. Uzaktan eğitim için ihtiyaç olan teknolojik araç ve gereçlerden yoksun olan öğrencilerin derslerine nasıl devam edecekleri hesaba katılmıyor. Uygulamalı veya laboratuvar dersleri olan bölümlerdeki tüm öğrenciler için yüz yüze ders seçeneği sunulmuyor. Ailesi deprem bölgelerinde olanlara yurtlar yerine sokakta yaşamak öneriliyor. Aile baskısı yaşayan ve ev içi emek sömürüsüne muhatap olan genç kadınlar eve hapsedilmek isteniyor. KYK yurtlarından apar topar atılan öğrencilerin yaşayacakları sorunlar göz ardı ediliyor. Okurken bulunduğu şehirlerde çalışmak zorunda olan öğrencilerin hem barındıkları yurtları terk etmesine hem de çalıştıkları işin kesintiye uğramasına dair bir çözüm üretilmiyor. Eğitime erişimin asgari koşullarının dahi sağlanmadığı bu hâl kabul edilemez. Depremzedelerin geçici barınma ihtiyacının KYK yurtları ile sağlanması AKP’nin başka hesaplarının bir çıktısıdır. Eğitimin kesintiye uğratılması çözüm değil. Yurtları değil Saray’ını boşalt!
Yan yana dayanışmayı büyütüyoruz!
Devrimci Gençlik Dernekleri olarak bu süreçte de yaşam alanlarımız olan üniversitelerde ördüğümüz dayanışma ve direniş pratiklerini unutmadık. Bu pratikleri daha da yaygınlaştırmak için günbegün çabaladık. Kampüslerde fiilen buluşamasak da depremin ilk gününden bu yana halkın enkaz altında kalan sesine ulaşmak ve sahaya giden arama kurtarma gönüllüsü arkadaşlarımızla koordineli bir dayanışma örmek için uğraştık. Gençliğin hem mahallelerde hem de üniversitelerin kulüp ve topluluklarında kolektif bir çabayla kurdukları dayanışma ağları ve pratiklerini önemli bir noktada görüyoruz. Bu çabanın sonucunda ortaya çıkan kolektif çalışmaların parçası olmaya ve yaygınlaştırmaya devam edeceğiz. Bütün gençliği bu çabanın, bir araya gelme kararlılığının bir parçası olmaya çağırıyoruz!
Saray Rejimi yıkılacak altında yıkımın sorumluları kalacak!
Saray Rejimi; bizlerin nitelikli, bilimsel eğitime uzaktan eğitimle erişemeyeceğini bilmesine karşın var olan kaynakları eğitim için değil patronlar için kullanmayı tercih ediyor. Halkı enkaz altında biçare bırakan, depremzedelerin ihtiyaçlarını karşılayamayan AKP; öğrenci eylemlerine binlerce polis yığıyor, halkın dayanışmasının önüne fiili engeller çıkarıyor, deprem bahanesiyle OHAL ilan edip demokratik kitle örgütlerinin faaliyetlerine müdahale ediyor. Bu süreçte bir kez daha gördük ki enkazın büyüğü, felaketin büyüğü AKP iktidarıdır, Saray Rejimi’dir.
Bu tarihsel anda, gençliğin üzerine düşen sorumluluk tüm bunların bilinciyle hareket etmektir. Ya evlerimiz yıkılacak ve altında bizler kalacağız ya da Saray Rejimi yıkılacak altında yıkımın sorumluluları kalacak!
Devrimci Gençlik Dernekleri