Cumartesi, Kasım 22, 2025
Devrimci Gençlik Dernekleri
No Result
View All Result
  • Metinler
    • Manifesto
    • Program
  • Açıklamalar
  • Gündem
  • İletişim
  • Kampanyalar
  • Tarihimizden
  • Dosyalar
  • Metinler
    • Manifesto
    • Program
  • Açıklamalar
  • Gündem
  • İletişim
  • Kampanyalar
  • Tarihimizden
  • Dosyalar
No Result
View All Result
Devrimci Gençlik Dernekleri
No Result
View All Result

Cumhuriyet’in 102. yılında bağımsız ve demokratik ülke mücadelesi

Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Ülke, 12 Eylül sonrasında askeri darbeyi bir ihtiyaç olmaktan çıkaran iktidarlar eliyle gerçekleşen tasfiyelerin ardından, “yüz yıllık parantezi” kapamayı önüne koymuş; halkçılık, kamuculuk, laiklik ve bağımsızlık adına ne kalmışsa kökünü kazımayı temel işlevlerinden biri olarak görmüş AKP’nin antidemokratik müdahaleleri altında 102. yılına girmiş durumda.

Kurtuluş Savaşı’nın başlamasından önce, odağında Osmanlının paylaşılması olan bir dünya savaşının sonunda Saray’ın, emperyalist güçler tarafından dayatılan koşulları olduğu gibi kabul edip teslim olması ve her şeyi onların inisiyatifine bırakması, kendini feshetmiş olan İttihat ve Terakki’nin aktif kadroları dahil, bu teslimiyeti kabul etmeyenleri bir yol ayrımına getirmişti. Ya Saray’ın yaptığı gibi yenilgi kabul edilecek ve dayatılan sonuçlara katlanılacak ya da Saray sürecin dışına itilip alternatif bir yol denenecekti. Saray’ın teslimiyeti karşısında direnmenin sonucunda gelişen Kurtuluş Savaşı sonrasında 1923 Devrimi gerçekleşti. Bu devrim, emperyalist işgale ve saltanata son verildiği, hilafetin kaldırıldığı, “devletin dini İslamdır”dan laikliğe adım adım geçişin yolunun açıldığı bir süreç olmuştur. Bu bağlamda 1923 Devrimi ileridir; ama orada durmamak ve oraya dönmemek koşuluyla…

Fakat bilinir ki burjuvazinin olmadığı yerde onun rolünü küçük burjuvazi üstlenir. Nitekim Kurtuluş Savaşı’nın devamındaki kuruculuk rolünü küçük burjuvazi üstlendi fakat dünyanın emperyalist güçlerce paylaşımının tamamlandığı bir tarihsel kesitte küçük burjuva bir iktidarın demokratik devrimi sonuna dek kararlılıkla götürmesi, izlenmesi gereken yol gibi görünse de sınıfsal niteliği gereği mümkün değildir.

Mahir Çayan’ın “Kemalizm, emperyalizmin işgali altındaki bir ülkenin devrimci-milliyetçilerinin bir milli kurtuluş bayrağıdır. Kemalizmin özü, emperyalizme karşı tavır alıştır. Kemalizmi bir burjuva ideolojisi veya bütün küçük-burjuvazinin veyahut asker-sivil bütün aydın zümrenin ideolojisi saymak kesin olarak yanlıştır. Kemalizm, küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. Bu yüzden, Kemalizm soldur; milli kurtuluşçuluktur. Kemalizm, devrimci-milliyetçilerin, emperyalizme karşı aldıkları radikal politik tutumdur.” biçimindeki tanımı, isabetli bir değerlendirme için önemli bir veridir. Yine Mahir’in “Eşyanın doğası gereği Kemalizm’in belirli bir iktisat politikası yoktur ve olmamıştır. Kemalizm’in antiemperyalist niteliği bir tarafa bırakılırsa, ortada Kemalizm diye bir şey kalmaz.” biçimindeki değerlendirmesi 1923 Devrimi’nin nasıl bir evrim geçirdiğini görmek açısından önemlidir.

Ulaş Bardakçı ise Kurtuluş Savaşı’ndan sonra süreç içinde ülkede yaşanan, emperyalizmle iş birliğine kadar varan değişimi, Mustafa Kemal üzerinden şu ifadelerle özetler: “Anadolu ihtilalinin lideri gitmiş yerine mavi gözlü dev gelmiştir. Artık o bağımsız Türkiye için savaşan devrimci değil, şapka, ceket-pantolon değiştiren büyük bir terzidir.”

1923 Devrimi’nde işgale karşı antiemperyalist bir tutum geliştirmiş ancak askeri başarı “Bağımsız Türkiye” için yeterli olmamış, süreç daha ileriye taşınamamıştır. Toprak ağaları, şeyh takımı ve eşraf ekonomik gücünü korumuştur. Kürt halkına ise ne siyasal ve kültürel; hiçbir hakları verilmediği gibi inkâr ve asimilasyon politikalarına; kitle katliamlarına maruz bırakılmış, ulusal sorun çözülmemiştir.

Sonuç olarak geriye “milli bir burjuvazi yaratma” adına ülkenin zenginliklerinin burjuva sınıfına aktarılması kalmıştır ki bu yol aynı zamanda, ülkenin sahada askeri olarak yenilen emperyalizmin kapsama alanına gelecek yıllarda adım adım düşmesi anlamına gelmiştir.

Sonuç olarak sarayla ifade edilen saltanatın yerini parlamentoyla ifade edilen cumhuriyete bıraktığı değişimden 100 yıl sonra parlamento, yerini tekrar saraya bırakmıştır. Bu gerçeklik, sürecin nereden ve nasıl tartışılması gerektiğinin ölçülerinden biridir. Bu değişim emperyalizmin dünya ölçeğinde uluslararası iş bölümü çerçevesinde sürece müdahalesinin gereği ve sonucu olan bir süreçtir. 12 Eylül darbesi ve 24 Ocak Kararları’yla ilk çerçevesi çizilen, Cunta’nın kurucu irade olarak aldığı kararlarla geliştirilen bu süreçte; “Zorunlu Din Dersi” vardır, cemaatlerin önünün açılması vardır, ülkenin emperyalist tekellere peşkeş çekilmesi ve stratejik önemdeki ürünlerin üretiminin ya tasfiyesi ya da tekellere adım adım devredilmesi vardır; sadece gümrük duvarlarının değil, sosyal ve siyasal duvarların da emperyalizm için geçirgen hale getirilmesi vardır.

Nihayetinde 1980 sonrasındaki emperyalist uyum yasaları sonrasında gelinen 21. yüzyılın ilk aşamasında IMF ve DB’nin de ABD’nin de müdahaleleri daha doğrudan ve görünür hale gelmiş; AKP emperyalizmin özel yetkili partisi olarak hazırlanıp görevlendirilmiştir.

AKP’nin siyasal İslamcı niteliği, laikliğin boy hedefi yapılmasının ifadesiydi. Neoliberal ufukla tüm kamu mallarının/işletmelerinin ve doğal kaynakların özelleştirilmesi, kamuculuğun sonuydu. Meclisin adım adım işlevsizleştirilmesi; kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılması veya başkanlığın bir birimi haline getirilmesi, kayyumların ihtiyaç duyulan her yerde işlevli bir “sopa” olarak düşünülmesi, adım adım öldürülmüş olan cumhuriyete dair ne varsa veya ne kalmışsa tabutuna son çivinin çakılmasıydı. Nitekim bugün Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan daha büyük bütçesi olan ve 130 bin personelle hayata müdahale eden Diyanet’in geldiği bu aşama, mevcut iktidarın laiklikle ilişkisini ve hayata hangi ölçülerle müdahale ettiğini gösteren önemli bir veridir.

Buradan çıkışın artık 1923 cumhuriyetiyle mümkün olmadığı, devrimci demokratik bir cumhuriyet dışında bir çözümün kalmadığı düşünülürse, demokratik devrim programının kimleri nasıl kapsaması gerektiği, başarının koşulunun ne olduğu gibi olguların kavranması ve kavratılması güncel ve önemli bir ihtiyaç haline geliyor.

Bugün artık laiklik de kadın özgürlüğü de da Kürt sorunu ve inanç sorunu da bağımsızlık, kamuculuk ve halkçılık da birinin diğerini yadsımadığı, bütünlüklü bir devrimci demokratik program içinde çözüm üretilmesini gerektiriyor. Bu çözüm, 100 yıl öncesinin tekrarı veya benzeri olmayacağı gibi aynı zamanda sınıfsız sömürüsüz özgür bir dünyaya uzanan bir kesintisizlik taşımalıdır.

ShareTweetShare
  • Metinler
  • Açıklamalar
  • Gündem
  • İletişim
  • Kampanyalar
  • Tarihimizden
  • Dosyalar
Tüm içerik hakları Devrimci Gençlik Derneklerine aittir.

© 2019 Devrimci Gençlik Dernekleri Teknik Ekibi Tarafından Geliştirilmiştir.

No Result
View All Result
  • Metinler
    • Manifesto
    • Program
  • Açıklamalar
  • Gündem
  • İletişim
  • Kampanyalar
  • Tarihimizden
  • Dosyalar

© 2019 Devrimci Gençlik Dernekleri Teknik Ekibi Tarafından Geliştirilmiştir.