Cuma, Kasım 28, 2025
Devrimci Gençlik Dernekleri
No Result
View All Result
  • Metinler
    • Manifesto
    • Program
  • Açıklamalar
  • Gündem
  • İletişim
  • Kampanyalar
  • Tarihimizden
  • Dosyalar
  • Metinler
    • Manifesto
    • Program
  • Açıklamalar
  • Gündem
  • İletişim
  • Kampanyalar
  • Tarihimizden
  • Dosyalar
No Result
View All Result
Devrimci Gençlik Dernekleri
No Result
View All Result

Kurultay Sonuç Metni: Bu pisliği birlikte temizleyelim

Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Derneğimiz 1. OLAĞANÜSTÜ KURULTAY programı “Bu Pisliği Devrim Temizler” ve “Hedef: FEDERASYON” şiarları ile 5 Ekim 2025’te gerçekleşmiştir.

Memleketin içinden geçtiği süreçlerin değerlendirilmesinin ve geniş gençlik kesimlerinin devrim hedefiyle sıkı ve örgütlü bir mücadele çizgisi etrafında bir araya getirilmesi ihtiyacına yönelik tartışmaların bir sonucu olarak Devrimci Gençlik Dernekleri kurultayında dönem değerlendirmeleri sunulmuş ve bu dönem itibariyle uygulanmak üzere belirli kararlar alınmıştır.

1- 2023 seçimlerinden 19 Mart’a uzanan sürecin değerlendirmesi

  1. 2023 seçimlerine giden süreçte düzen muhalefetinin Saray Rejimi’nin karşısında “helalleşme” odaklı “ılımlı” ve uzlaşmacı çizgi izlemesi; baskı ve sömürü düzenine alternatif olamayacağının güçlü biçimde teşhir olması ve kendini rejimin özüne dokunmayacak ikinci bir seçenek olarak pazarlaması rejime ve düzen muhalefetine yönelik toplumsal öfkeyi beslemiş ve bu bağlamda gençlik kesimleri itirazlarını yansıtacak çıkış noktaları aramaya başlamıştır. Bu tekil itirazların, arayışların ve dağınık tepkilerin hedefini ve birbirini bulması ve güçlenmesi için derneğimiz “Örgütlenirsek #Yapabiliriz” şiarıyla sokaklarda, sandığı aşan bir politik ufku ayağa kaldırma ve gençlik kesimlerine ulaştırma kararı almıştır. Halkın biriken öfkesinin Cumhurbaşkanlığı koltuğundaki nöbet değişimi ile sınırlanan bir oy tercihinde harcanması yerine, halkın acil taleplerini içeren bir mücadelenin/programın öne çıkmasının önemini gözeterek ördüğümüz bu sürecin ardından, öz itibariyle çözümsüzlük anlamına gelen düzen içi siyasal arayışları aşan bir anlayışla, “Emperyalizme karşı bağımsızlık, faşizme karşı demokrasi, kapitalizme karşı sosyalizm” şiarı etrafında, düzen karşıtı bir perspektifle gençlik mücadelesini bir adım daha ileri taşımayı hedefledik. Çizdiğimiz bu yol da bugün sürdürdüğümüz “Bu Pisliği Devrim Temizler” kampanyasının bir öncülü oldu.
  1. Türkiyeli devrimciler olarak yalnızca bu memlekette değil dünyanın tüm ezilenleriyle dayanışma gösterme ve direnişlerini sahiplenme sorumluluğunu taşıyoruz. Devrimcilerin dünyada bağımsızlık mücadelesi veren tüm halkların emperyalizme karşı mücadeleleri ile gerçek ve sahici bir dayanışma kurması gerekliliğini görerek Filistin halkının 7 Ekim Direnişi’ni selamlamak ve devrimcilerin Filistin halkının yanında olduğunu göstermek amacıyla 7 Ekim’den bir ay sonra, 9 Kasım 2023’te  Fındıklı’dan Dolmabahçe’ye Bağımsızlık ve Direniş Yürüyüşü gerçekleştirdik. İktidarın ve gericilerin Filistin kurtuluş mücadelesini dini bir didişme olarak yansıtmasına engel olmak, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşını sahiplenmek ve bu doğrultuda gericilerin ve iktidarın yoğun şekilde istismar etmeye çabaladığı Filistin meselesinde ilkeli ve doğru eylem birlikleriyle hareket etmek devrimci gençliğin görevlerindendir. Dün olduğu gibi bugün de ABD ve İsrail’in savaş politikalarına, emperyalizmin bu topraklardaki bekçiliğini ve taşeronluğunu yapanlara, yoksulluğu ve açlığı üreten bu düzene karşı mücadele etmeye ve sahici, samimi bir siyaseti ortaya koyma iradesini yükseltiyoruz. 
  1. 2000’li yılların başlarında ABD; Irak ve Afganistan’a yönelik işgal politikalarıyla başlattığı Orta Doğu’ya yönelik hakimiyet kurma ve dizayn etme hamlelerinin bir parçası olarak bölgede önemli askeri, ekonomik ve jeopolitik potansiyellere sahip olan Türkiye’de yeni türden bir işbirlikçi iktidara ihtiyaç duymaktaydı. Bu koşullarda ABD emperyalizminin özel yetkili partisi olarak AKP sahneye çıkarıldı. 2004 yılında Bush yönetimindeki ABD’nin ve NATO’nun saldırganlığına ve Haziran 2004’te İstanbul’da düzenlenecek NATO Zirvesi’ne karşı eylem birlikleri oluşturuldu. Zirveden dört ay önce, 3 Mart 2004 tarihinde yoldaşımız Önder Babat, Taksim İmam Adnan Sokak’ta, susturuculı bir silahla başından vurularak katledildi.  Önder Babat İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okurken emperyalizme ve faşizme karşı mücadelenin en ön saflarında yer alıyordu. O gün kişi olarak Önder seçilmiş olsa da esas hedef bu ülkenin tüm anti-emperyalistleri, devrimci ve ilerici muhalefeti idi. Bu cinayet AKP iktidarında gerçekleşen ilk “faili meçhul” siyasi cinayetti. Cinayetin ardından yaşanan yargı sürecinde dosya AKP tarafından ısrarla kapatılmak istendi, tetikçiler korundu ve davanın 20. yılında dosyanın zaman aşımına girdiğine karar verildi. Her yıl olduğu gibi Önder’in katledilişinin 20. yılı olan 3 Mart 2024’te de sonrasında da; İstanbul Üniversitesi önünden ve İmam Adnan Sokak’ta bir araya gelmeye; Önder’in davasının  adliye koridorlarında zaman aşımına uğrasa da bizim açımızdan kapanmadığını, halka karşı işlenen suçların zaman aşımına uğramayacağını tüm dünyaya duyurduk. Gelecekte de Önder’i anmaya, değerlerini  yaşatmaya ve mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz. 
  1. Derinleşen ekonomik krizin etkileri ile girilen 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri, halkın bir yanıyla Şimşek programına ve kemer sıkma politikalarına bir tepkisi olarak da okunabilecek biçimde AKP’nin seçim yenilgisi ile sonuçlandı. Bu atmosferde emekçilerin taleplerinin dile getirilmesi gereken bir gün olan 1 Mayıs, CHP ve DİSK öncülüğünde kitlenin Taksim hedefiyle çağrıldığı Saraçhane’de gerçekleşti. Ancak CHP ve DİSK yönetimi Taksim hedefiyle çağrısını yaptıkları eylemden çekildiler ve çağırdıkları insanları polis terörü karşısında yalnız bıraktılar. Devrimci Gençlik Dernekleri olarak Saraçhane’deki halka, emek mücadelesinin önüne çekilen barikatların sembollerinden biri olan Taksim Meydanı’nın yolunu açmak ve CHP ile DİSK’in işbirlikçi tutumunu teşhir etmek amacıyla Bozdoğan Kemeri önündeki direnişin öncüsü olduk ve her sene gösterdiğimiz; şehir meydanlarının halka kapatılmasına ve sokağın kriminalize edilmesine karşı sürdürdüğümüz Taksim iradesini yeniden ortaya koyduk. Saraçhane barikatları önünde Taksim iradesinin ortaya konulmasının ardından çok sayıda üyemizin evleri basıldı, onlarca üyemiz hukuksuzca tutuklandı. Tam da bu süreçte düzen muhalefeti iktidar ile “normalleşme” adımları atmaya başladı. Derneğimiz ise bu süreçte Saraçhane’de ortaya konan Taksim iradesine ve demokratik haklara yönelik saldırılara karşı #HepsiniAlacağız kampanyası ile toplumsal muhalefetin dinamizmini sürdürmeyi amaçladı. 2024 Saraçhane 1 Mayısı tutuklularına özgürlük talebini aşan bir noktadan kurduğumuz bu kampanyayı “Taksim’i, arkadaşlarımızı ve özgürlüğümüzü #HepsiniAlacağız” içeriğiyle memleketin dört bir yanında örgütledik.
  1. Derneğimiz, Filistin halkının onurlu direnişini sahiplendiğimizi ilan etmek; emperyalizme, siyonizme ve yerli işbirlikçilerine karşı mücadeleyi büyütmek amacıyla Aksa Tufanı Direnişi’nin birinci yılı olan 7 Ekim 2024’te “Yurdumuzu Siyonizme Kalkan Yaptırmayacağız” şiarıyla Kürecik Radar Üssü’ne bir Direniş Yürüyüşü düzenleme kararı aldı. İstanbul Üniversitesi önünden başlayan yürüyüşümüz Bursa Üç Fidan Parkı’nda devam etti. Ardından ODTÜ’de, Komer’in arabasının yakıldığı yerde açıklamamızı gerçekleştirdik ve Malatya’da bulunan Kürecik Üssü’ne doğru yürüyüşümüzü sürdürdük. Direniş Yürüyüşü rotamızın son durağı olan Kürecik Radar Üssü’ne ulaştığımızda ise emperyalizmin özel yetkili partisi AKP’nin hamasi söylemlerde bulunmasına rağmen İsrail’in bölgedeki en kritik işbirlikçisi olduğunu; topraklarımızda bulunan emperyalist üslerin, bölgede emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin askeri varlığını koruduğunu, Kürecik Radar Üssü’nün de doğrudan İsrail’e kalkan görevi gördüğünü vurguladık. Topraklarımızın Gazze’deki katliamın bir parçası haline gelmesini ve yurdumuzun İsrail’e kalkan görevi görmesini kabul etmeyeceğimizi, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesini yükselteceğimizi belirterek basın açıklamamızı gerçekleştirdik ve yürüyüşümüzü Kürecik’te sonlandırdık.
  1. 2025 yılı başlarken derneğimiz tüm birimlerin ortak iradesiyle gerçekleşen bir konferans gerçekleştirdi. VI. Konferansı’ında 2024 sonunda başlattığımız “Bu Pisliği Devrim Temizler” kampanyası ve onun öncülü olan “Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm” şiarı değerlendirildi. 2024 yılı boyunca Devrimci Gençlik Dernekleri’nin Anadolu’nun farklı bölgelerinde örgütlenme düzeyini artırarak büyüdüğü; İstanbul, Ankara ve İzmir temsilciliklerinin yanı sıra Bursa, Çanakkale, Konya’da; Karadeniz bölgesinde Artvin, Ordu, Karabük gibi şehirlerde de örgütlenerek yeni temsilcilikler kurulduğu ifade edilerek, 2025 yılı için yeni hedefler konuldu. Bu bağlamda konferansta yaptığımız tartışmalar ve değerlendirmeler ışığında 2025 yılına Bu Pisliği Devrim Temizler şiarıyla güçlü bir şekilde başladık. 

2- Neden Bu Pisliği Devrim Temizler?

Geniş gençlik kesimlerinin geleceksizliğe ve güvencesizliğe mahkûm edilmesi ve sermaye lehine kuralsızlığın derinleşmesiyle birlikte, düzenin gençliğe gerçek bir vaadi olmadığı, bireysel kurtuluş yollarının mümkün olmadığı, sınıf atlama rüyalarının bir yalandan ibaret olduğu gerçeğinin geniş kesimler tarafından kısmen kabul edilmeye başladığı bir süreçte, düzeni hedef alan bir perspektifle “Bu Pisliği Devrim Temizler” kampanyasını örgütlemeye başladık. Kampanya öz olarak, gençliğin düzen içi çözüm seçeneklerine yönelmesini değil; örgütlü, planlı ve programlı bir mücadelenin tarafı olmasını; devrim mücadelesini esas almasını, gençliğin düzen karşısında siyasal bir güç haline getirilmesini hedeflemektedir. Kampanya gençliğin düzene olan tepkisini devrimci bir zeminde büyütmeyi amaçlamaktadır. Genç kitlelerin mahallelerde çete hayatına, kampüslerde kariyerist ve bireyci yaklaşımlara, iş yerlerinde ise güvencesiz ve asgari bir yaşama mahkum eden koşullara mahkûm edilmesine karşın devrimci mücadeleyi örgütleyerek güçlü bir devrimci seçenek ortaya koymalıyız. “Bu Pisliği Devrim Temizler“ kampanyası; ekonomik kriz ve siyasal baskı koşulları sebebiyle gençliğin düzenle çelişkilerinin keskinleştiği, genç kitlelerin reformlarla ya da düzen içi öznelerle geleceklerini ve insanca bir yaşamı kazanamayacaklarını düşünmeye başladığı bu süreçte, geniş kesimler tarafından sahiplenilmiş ve anlam kazanmıştır. Güdük seçme ve seçilme hakkı gibi burjuva hukukunun dahi yasal güvence altına almak zorunda kaldığı temel demokratik haklarımız yok sayılmaktadır. Emperyalistlerin bölge planlarının uygulanabilmesi adına; düzen içi çözüm olarak sunulan seçenekler, hukukun ve yasallığın fiili olarak ortadan kalktığı bir ortamda geçerliliğini yitirmiştir. Bu koşullar altında, gençliğe düşen sorumluluk en belirgin hâliyle karşımızdadır. Önümüzdeki süreçte çelişkilerin daha da keskinleşmesiyle, düzen içi çözüm yollarına ilişkin toplumsal beklentilerin azaldığı, geniş gençlik kesimlerinde restorasyon umutlarının açık biçimde çöktüğü bir tabloda, düzenle bağı zayıflayan gençlik kitlelerini politik bir kopuş hattında “Bu Pisliği Devrim Temizler” şiarının tarafı yapmayı amaçlıyoruz.

3- 19 Mart Değerlendirmesi

Gençliğin yıllardır biriken öfkesi ve isyanı; 19 Mart’ta hak ve özgürlüklerin gasp edilmesi, seçme ve seçilme hakkının ortadan kaldırılması, Anayasal ve demokratik hakların hukuksuz kararlarla saldırıya uğraması, geleceksizliğin gençliğe düzenin öngördüğü son olduğunun gün yüzüne çıkmasıyla sokakta tezahür etti. 19 Mart ile birlikte açığa çıkan öfke ve sokakta daha da belirgin bir biçimde gözüken isyan, derneğimiz açısından “Bu Pisliği Devrim Temizler” kampanyasını ortaya koyarken sıraladığımız nedenleri ve tespit ettiğimiz durumları doğrular niteliktedir. Emperyalizmin yeni sömürgesi olan ve sömürge tipi faşizmin icra edildiği ülkemizde, emperyalizmin ihtiyaçlarına dönük düzenlemeler ve bunların yol açtığı tıkanıklıkları aşmak adına sık sık askeri müdahaleye ihtiyaç duyulurdu. Ancak AKP iktidarı ve Saray rejimi ile beraber, askeri bir müdahaleyi gereksizleştiren, süreklileşmiş bir darbe iklimi ortaya çıkmıştır. Üniversitenin emperyalizmin, sermayenin ve iktidarın hedefleri doğrultusunda sürekli olarak dönüştürüldüğü, eğitim süreçlerinin piyasalaştığı, düzenin gençliğe bir gelecek vaad etmediği, gençliğin geleceksizliğe mahkum edildiği koşullarda düzen muhalefeti, biriken muhalif öfkeyi düzen sınırları içerisinde tutarak sandığa hapsetmeye çalışıyordu. Ancak Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile adeta enerjisi birikmiş olan fay hattının kırıldığını, gençliğin öfkesinin düzenin muhalefet sınırlarını aştığını görmüş olduk. 19 Mart’ı bu bilinçle karşıladık. Bu doğrultuda, Saraçhane’den başlayıp çeşitli alanlara taşan eylemlilikler ve süreç boyunca derneğimiz, gençlik siyasetinin devrimci bir çizgide büyütülmesi için çalışmıştır. AKP darbesine karşı sokaklara çıkan gençliğin yine düzen içi sınırlara hapsedilmeye çalışılmasına karşı “Gençlik Saraçhane’ye Sığmaz’’ şiarıyla Beşiktaş yürüyüşü örgütlenmiştir. Yine “Organize Ol!” çalışmamız, üniversite forumlarında eylemselliğin yaygınlaşması ve kitleselleşmesi bağlamında yaptığımız öneriler, “Bu Pisliği Devrim Temizler” ve “Özgürlük için Ayağa Kalk” sloganlarıyla sürece yaptığımız müdaheleler, Taksim 1 Mayıs’ı, 19 Mayıs Gençliğe Özgürlük eylemi ve diğer pratikler ışığında; 19 Mart’tan beri deneyimler ve bize kazandırdıklarıyla yolumuza daha güçlü şekilde devam edeceğimizi ve daha güçlü bir devrimci seçeneği ortaya koyacağımıza inanıyoruz. 19 Mart’ta başlayan isyan henüz bitmemiş, 2025-2026 eğitim yılının başında tüm üniversitelerde yaşanan faşist saldırılar ve anti faşist direnişin de gösterdiği üzere henüz sonuçlanmamıştır. 

4- Özerk Demokratik Üniversite Mücadelesi ve Üniversiteli Dayanışma Ağı

Bugün 12 Eylül 1980 darbesi sonrası neoliberalleşen Türkiye’de üniversiteler üzerindeki saldırı politikalarını doğru şekilde yorumlamak kampüslerde çizeceğimiz politik hat için önemlidir. Bilimsel bilgininin üretildiği kurumlar olması gereken üniversiteler; sermayenin ihtiyaç duyduğu kalifiye iş gücü ihtiyacını yetiştirmenin bir aracı, gençliğin işsizlik batağından önceki son durağı, gericiliğin ve anti bilimselliğin örgütlenme aracı ve karlı bir eğitim sektörü durumuna getirilmekte ve piyasa ile üniversite arasındaki bağlar iktidar eliyle sağlamlaştırılmaktadır. Üniversitelerdeki nitelik yitimine faşist baskı politikaları eşlik etmekte; üniversite yönetiminde öğrencilerin ve akademisyenlerin söz hakkı olmamakta, ses çıkaran akademisyenler ihraç edilmekte, üniversitelere polisler doldurularak kampüsler karakola çevrilmekte, öğrenciler polis ve ÖGB baskısı görmekte ve yasal baskıların yanı sıra gerici-faşist çeteler de iktidar tarafından bir tehdit unsuru olarak kullanılmaktadır. Devrimci Gençlik Dernekleri öğrencilerin ve akademisyenlerin örgütlenme hakkına sahip olduğu ve üniversite yönetiminde temel aktör olduğu, akademik-demokratik özgürlüklerin yasal güvencede olduğu, sermaye desteğiyle değil kamu kaynaklarıyla bütçesinin oluşturulduğu ve patronlara muhtaç bırakılmadığı bir bilim kurumunu hedefleyen demokratik-özerk üniversite mücadelesinin tarihsel sürdürücüsüdür.

Bu bağlamda devrimcilerin üniversitelerde Üniversiteli Dayanışma Ağı çatısı altında gerçekleştirdiği faaliyet önem taşımaktadır. Üniversiteli Dayanışma Ağı kurulduğu tarihten bu yana kampüslerde üniversite öğrencilerinin yüzleşmek zorunda kaldıkları anti-demokratik uygulamalara, niteliksiz ve rekabete dayalı eğitim sistemine, barınma ve geçinme gibi öğrencilerin pek çok ortak sorununa karşı kolektif öğrenci dayanışmasını ve bilincini oluşturmak üzere yola çıkmıştır. Nitelikli ve bilimsel üretimde bulunan, parasız, kamusal, eşit ve anadilde eğitim talepleri ile birlikte sadece üniversitelerin güncel sorunlarına değil, eğitim sisteminin genel sorunlarını ve memleketin en genel toplumsal sorunlarını kapsayan ve tüm bu sorunların birbirleriyle bağlantılı olduğunu göstermeyi hedefleyen bir mücadele hattı Üniversiteli Dayanışma Ağı’nın temel çizgisini belirlemiştir. Üniversiteli Dayanışma Ağı Türkiye’nin pek çok ilinde, devlet ve vakıf üniversitelerinde aktif olarak faaliyet göstermektedir. Bulunduğu üniversitelerde özerk ve demokratik üniversite talebini yükseltmenin yanı sıra ülkenin dört bir yanındaki devlet ve vakıf üniversitelerinin sorunlarına özgül ve güncel kulak kabartmakta, örgütlenme ağlarını genişletmektedir. Uzun erimli hedefimiz Üniversiteli Dayanışma Ağı’nın Türkiye’deki tüm üniversitelerde gençliğin taleplerine bir cevap olmasını sağlamak, nihayetinde üniversitelerin öğrenci kulüplerini ve topluluklarını kapsayan, öğrencilerin sorunlarına karşı çözüm aradıkları ve taleplerini yükselttikleri, üniversiteler içinde çatı görevi gören bir yapı haline getirmek ya da böyle bir yapının örgütleyicisi olmasını sağlamaktır.  

5- Liselerde Özgürlük Mücadelesi ve Devrimci Liseli Gençlik

Ülkemizdeki eğitim sistemi; tepeden tırnağa paralı, dinselleştirmenin ana okulu sıralarından başlar hale geldiği, niteliksiz, rekabetçi, tekçi, anti bilimsel, düşünmeyi değil inanmayı, itirazı değil itaati öğrenen nesillerin yetiştirilmesini amaçlayan bir eğitim sistemidir. Meslek lisesi öğrencileri staj adı altında sömürülmekte, piyasaya ucuz ara eleman sağlamanın kaynağı olarak görülmektedir. AKP, MESEM programıyla öğrencileri çocuk işçi haline getirmekte; güvencesiz çalışma koşullarında, yaralanmalara ve ölümlere açık bir sömürü ortamına terk etmektedir. MESEM uygulaması kapsamında öğrencilere asgari ücretin üçte biri oranında staj ücreti verilirken, bu ücretin üçte ikisi kamu kaynaklarından karşılandığı için öğrencilerin emeği, patronlara altın tepside sunulmaktadır. AKP, liseleri ve tüm eğitim sistemini sermayenin ucuz iş gücü ve güvencesiz çalışan ihtiyacına dönük dizayn ediyor. Şimdi de lise eğitim süresinin 2 yıla düşürülmesi gündemde. Bilimsel eğitimin giderek kaldırılma süreci devam etmekte, liseli gençler sermayenin ucuz işgücü ihtiyacının karşılanması adına meslek liselerine yönlendirilmektedir. Bunun dışında AKP iktidarı tüm gücüyle öğrencileri ve aileleri imam hatip liselerini tercih etmeye zorlamaktadır. Yine ekonomi krizin yarattığı sonuçlar lise gençliği üzerindeki etkisini yoğun biçimde hissettirmektedir. Bu bağlamda parasız eğitim mücadelesinin; öğrencilerin okul, barınma, beslenme, kırtasiye ve kültürel ihtiyaçlarını da kapsayacak biçimde ele alınması ve öğrencilerin maddi ihtiyaçlarını sömüren tarikat ve cemaat kurumlarınına karşı mücadeleyi de kapsaması gerekmektedir.

Tüm bunlar karşısında 19 Mart ile birlikte tüm gençlik kesimleri gibi liseli gençler de ayağa kalkmış ve taleplerini sokakta dile getirmiştir. Ancak örgütsüzlüğün verdiği dağınıklıktan dolayı bu hareketlilik kısa sürmüştür. Fakat lise öğrencileri yine de ülkedeki genel siyasi atmosfer karşısında duyarlıdır. Lise öğrencilerinin hem özgül sorunlarını hem de devrimci mücadelenin genel çizgisini beraber merkezine alan bir mücadele örgütüne ihtiyaçları bulunmaktadır. Devrimci Liseli Gençlik çalışmamız tam da bu konuda kilit bir önem taşımaktadır. 19 Mart ile sokakta taleplerini haykıran liseli gençliği anlamlı ve bütünlüklü bir mücadele ve devrim programının tarafı yapma ihtiyacı net şekilde kendini göstermiştir.

6- Kadın Mücadelesi

Kadınların verdiği özgürlük mücadelesinin gösterdiği somut çıktılardan biri, ataerkinin yıkılması gereken tekil bir duvar ve kadın mücadelesinin izole ve tek hedefi olmadığıdır. Ataerki,  sınıflı toplumlarla beraber doğmuştur ve sömürü düzenine içkindir. Bu bağlamda ataerkiye karşı mücadeleye ilişkin temel perspektif bu gerçekliği göz önüne almalıdır. Dolayısıyla ataerkinin ortadan kalkması ve kadınların nihai kurtuluşu için sınıflı toplum yapısının ortadan kalkması gerekmektedir. 

Bu gerçeklik kadın mücadelesinin devrim sonrasına bırakılması anlamına gelmemelidir. Kadın mücadelesini yalnızca “devrim sonrasına bırakılacak” bir hedef olarak görmek bugünün gerçekliğini göz ardı etmektir. Çünkü bugün kadınlar yaşamın her alanında; işte, sokakta, üniversitede, evde, hem cinsiyetçi şiddetle hem de sistematik eşitsizliklerle karşı karşıya gelmektedir. Bu sebepten kadınların özgürleşmesi için yalnızca ataerkinin karşısına örülmüş bir hat nihayete eremez. Kadınların özgürleşmesi için ekonomik, siyasal ve toplumsal dönüşümlerin bir zorunluluk olduğu açıktır. Bu bağlamda kadın mücadelesinin nihai hedefi, kadınların özgürleşmesini engelleyen sömürü sistemlerinin bütünüyle yıkılması olmalıdır. Kadın mücadelesi, devrimci mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor, kadınların kurtuluşunun devrimci mücadele olmadan gerçekleşemeyeceğini savunuyoruz.

Günümüzde kadınların çalışma hayatına katılımına yönelik engellerin artırılmasına ek olarak boşanma yolları da zorlaştırılarak kadınların aileye mahkum edilmesiyle birlikte hem eğitimde hem aile içinde kadınların bedeni üzerinden tahakküm kurulmaktadır. İktidarın kadın bedeni üzerinde baskı kurma çabasına ve kampüslerin kadınlar için güvenli kamusal alanlar olmamasına karşın kampüslerde ataerki ve faşizme karşı mücadele eden kadınlar hedef gösterilmektedir.

AKP eğitime yönelik bütün değişikliklerinin hepsinde kadınların kamusal hayatın dışına itilmesini hedeflemekte ve kadınlara “Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın eksiktir, yarımdır.” diyerek makul anneliği dayatmaktadır. Ülkenin bizzat Cumhurbaşkanı tarafından kadınların en az üç çocuk doğurması gerektiği söylemi memleketin gelecekteki köle ordularının yetiştirilmesi misyonunu kadınlara yükleme çabasıdır.

AKP, kadınları aile yılı dayatmalarıyla “makbul anne” ve “makbul eş” olarak tanımlamaya çalışmakta; kadın bedenini, kimliğini, cinselliğini ve emeğini kontrol eden/sömüren politikalarla varlığını sürdürmektedir. “Annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkar ediyor demektir’’ diyerek kadınları kamusal hayattan uzak, aile içinde bir yere konumlandırmaya çabalamaktadır. Yine “anneliği reddetmek insanın yarısından vazgeçmektir, insanlıktan vazgeçmektir.” sözleriyle kadınların bedeni üzerinden söylem yürütmekte ve ‘’aile yılı’’ adı altında tahakkümü kurumsallaştırmaktadır. Kadınların yaşam biçimlerine yönelik müdahaleler, yalnızca özgürlüklerin gaspı değil aynı zamanda toplumsal gericiliğin kurumsallaştırılmasıdır.

Kadınlar olarak faşizme ve ataerkiye karşı eşit, özgür, şiddetsiz ve sömürüsüz bir memleketi kurmak için kampüslerden ve sokaklardan yükselttiğimiz kadın mücadelesinde genç kadınların somut sorunlarını gündemselleştirecek ve buna karşı mücadelenin en ön safında yer alacağız. Eğitim hakkı engellenen kız çocuklarının, tarikatların ve cemaatlerin baskısı altında kalan kadınların, aile yılı adı altında toplumsal hayattan koparılmak istenen kadınların, bütün kadınların özgür olduğu dünyayı kurana dek özgürlük mücadelesini sürdüreceğiz. Devrimci Gençlik Dernekleri’nden kadınlar olarak düzenin ve düzeni besleyen bütün unsurların yıkıldığı güne mücadelemizle varacak, faşizme ve ataerkinin üzerine her gün bir adım daha atacağız.

7- Ajitasyon ve Devrimci Propaganda 

“Bir dalga var ki suyun altında kalmış her şeyi kaldırıp, yerine oturtuyor. Bulduğunu mesken eden her şeyi yerinden edip, koca koca kayaları aşmış, devasa gökdelenlere meydan okuyor“

Gençlik yıllardır ya da en azından bizim tanıklık ettiğimiz yıllar boyu, sindiği köşesinden kafasını kaldırmayı başardı. Sağına soluna baktığında ise kafasında yer alan tüm parçaları dağılmış hâlde buldu. Bütün öğretileri yıkıldı, bütün bildiklerini unuttu…. Ve tarihin talihine denk gelen milyonlarca genç, yeni bir çıkış yolu olabileceğini fark etti. Baktı ki bu düzen yağmalıyor, bu düzen boğazını sıkıyor, bu düzen öldürüyor, böyle sürmemesi gerektiğini görüp o yolu aramaya başladı. Peki bu kadar insanın umutlanmasına sebep olan şey ne oldu?

Aslında düzen, yıllardır direksiyonu iyi kötü sabit tutmuş bir vaziyette rotasında ilerleyip tüm engellere rağmen istikrarını bozmadan, pisliğe boğduğu her insanı da kendiyle yoğurarak yol kat ediyor. Buradaki kritik meseleyse; düzenin içerisinde yer alıp bizatihi düzenin kendisi olmak zorunda kalmış bu kadar insanı düzen dışına çıkarabilmekte. Düzene karşı, düzenin dışını savunmak. Bakıp da göremeyen her göze batıracak bir çöp bulmak. Yani gittiği yolda ona engel olabilecek bütün kasisler, bütün çukurlar düzen içinde kalmış her insanı bu pislik dolu yolda giderken araçtan indirtebilecek potansiyele sahip. 

Biz ise düzene tersinden baktırma potansiyelimizi, bulunduğumuz her alana taşıyarak, insanları kendimize döndürmekle mükellefiz. Çevremizdeki her insan, bunu ya içinde yer aldığımız eylemdeki bir yürüyüşümüzde ya önünden geçtiğimiz belli olan bir duvarda ya da direkt avazımızda görüyor, işitiyor. Bu potansiyel, bizzat devrimci propagandanın ve devrimci ajitasyonun gerçeğidir. Bazen pankartımızda yazan, dövizimizde geçen, ya da laf arasında sarf ettiğimiz sözcüklerin çok da ayırt edici nitelikte olmadığı; sonuç olarak hepsinin devrimci bir nosyonda söylendiğinde aynı kapıya çıktığı sanrısına kapılıyor olabiliriz. Ancak bu, gerçekleri açıklama sanatının ilkeleriyle hiçbir zaman denk düşmez. Biz ne söylüyorsak ne yazıyorsak, bunun propagandamızın veya ajitasyonumuzun bir parçası olarak anıldığının bilincinde olmalıyız. Her iki düzlemde de sözcükleri ustalıkla işlemeliyiz. Kitlelere derdimizi anlatırken basit ve keskin olmalı, sözlerimizi herkesin anlayabileceği gibi sözlerden seçmeliyiz. Bize baktığını gördüğümüz kişiye bütün bir teoriyi anlatırken ise; o teorinin tüm inceliklerini atlamadan, eksiksiz bir biçimde aktarabilmeliyiz.

Geçtiğimiz yıl, yalnızca düzenin kendisi gibi görünen siyasi iktidarın değil, düzene dahil olan ne varsa onun ortaya çıktığı bir yıl oldu. Genç kitlelerin devrimci mücadele ile yeniden tanıştığı, kendine yeni bir yol aradığı bir yıl oldu. Bu yol da şüphesiz bizi yeniden sayıları yüzleri aşan kitlelerle buluşturdu. Bunun sırrı ise, pür dikkat kitlendiğimiz hedeflerdi. Doğru söz söylemeyi, tarihten aldığımız sorumluluğun bir parçası gereği borç bildik. Bunu yaparken de medya araçlarını etkin bir biçimde kullanmaya özen gösterdik. Çünkü bizim için tek başına doğruyu söylemek değil, doğruyu doğru biçimlerle söylemek de önem arz ediyor. 

Halkın gündemi ve mücadelenin ihtiyacı ne ise onun altını çizdik. Sorunu en basit şekilde kitlelere ajite etmeyi gerek medya iletişim araçlarıyla gerekse sokakta seslenerek görev bildik. Etkinliklerimizde, atölyelerimizde sorunları daha kapsamlı irdeleyip asıl kaynağın ne olduğunu tespit ederek devrimci propagandanın nasıl yapılması gerektiğini araştırdık. Birçok kez bildiğimizi unuttuk, yeniden öğrendik. Rüzgârın hangi yönden estiğini hissederek, arkamıza almayı bildik. Bu da bize bugün, bulunduğumuz yerde kendimize daha büyük hedefler koymayı sağlıyor. 

Devletin propaganda araçları, adeta bir hapishane gibi tüm toplumu içine alır vaziyette dururken, insanları bu araçların etken alanının dışına çıkarmak kolay değil. Herhangi bir zorlama olmaksızın bugün ellerimizde kendi rızamızla aldığımız telefonda, kendi rızamızla indirdiğimiz sosyal medya uygulamalarında kendi rızamızla sistemin propagandasıyla karşılaşıyoruz. Burada asli görevimiz ise, hayatımızın her alanına sızan bu propagandadan sıyrılıp bunu tersine çevirebilmek. Ancak sistemin kendi propaganda araçlarını istismar edip devrimci propagandanın aracısı yapabilirsek başarıya ulaşabiliriz. İnsanların her gün saatlerce maruz kaldıkları, içerisinde bulundukları sömürüyü anlamlandırma noktasındaki çabaları pek tabii başarısız kalabilir. Yaşadığı mahalle, çalıştığı ofis, çevresi, arkadaşları… Dört bir yanı bu aygıtların etkisinde nefes alamaz hâlde, adına yaşamak denilen eylemi sürdürüyor olabilir. O hâlde bizim görevimiz, işten yorgun gelmiş bir biçimde dikkat süresi beş saniyeyi bile geçmeden video kaydıran düzene mensup bir kişinin karşısına bile, o hengamede düzeni tüm çıplaklığıyla ortaya koyabilecek sözü üretmek olmalıdır. 

“Bu pisliği devrim temizler” sözümüzü tam da bu hengamede yükselttik. Elbette, insanca yaşamın ne olduğunu onu üretmeden ve yeniden üretmeden insanlara anlatmak kolay değil. Hiç kimsenin nefes alamadığı bir toplumda nefes almayı nasıl anlatabiliriz? Ama düşlerimizi tariflemeyi, bu düşleri ancak ortaklaştırarak kolaylaştırabilirdik. 

Kitlelere hiçbir zaman sela okumadık. Hep umudun var olduğunu, devrimci mücadelenin zafere kadar süreceğini anlattık. Kökümüzü kuruttuklarını iddia edenlere, gövdemizdeki tomurcuklarla cevap verdik, bugün hâlâ veriyoruz. Egemenler tarihi yazarken, bizi hep yenilmiş olarak anlattılar. Zafere ulaştığımızda, tüm tarih baştan yazılacak. 

Haykıran genç, tesadüfen tarihimize mâl olmuş bir sembol değil. Yanlış giden bir şeyleri haykırmak; emperyalistlere veyahut onların bekçilerine haykırmak; düzenin pisliğine, düzene haykırmak. Bunu yaparken kılavuzumuz yine Lenin olacak: “Kitlelere doğruları söylemek.”  

Hedef: Federasyon

Gücünü gençliğin devrimci tarihinden alarak 2017’de kurulan derneğimiz, yıllardır süregelen mücadelesi ve 19 Mart ile birlikte geniş gençlik kesimlerine ulaşmış, memleketin birçok yerinde örgütlülük sağlamıştır. İçinden geçtiğimiz dönemin bir ihtiyacı olarak gençliğin devrimci eyleminin birliği için Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu (DGDF) olma hedefini önümüze koymuş bulunuyoruz. İçinden geçtiğimiz sürecin ihtiyaçları ve geniş gençlik kesimleriyle buluşan, ülkenin birçok farklı noktasında örgütlülük sağlamış olan derneğimizin ihtiyaçları doğrultusunda buralara dönük araç ve yöntemlerin yeniden yapılandırılması, kolektif mekanizmaların daha güçlendirilmesi için işleyişe dönük bir takım düzenlemeler yapma ihtiyacı kendini göstermiş ve kurultayımızda değerlendirilmiştir. Kurultay öncesi süreçte kurultay örgütlenme komitesi işleyiş hususundaki çalışmalarını gerçekleştirmiş, Ülkenin birçok farklı noktasında birimleri ve üyeleri bulunan derneğimizin kolektif mekanizmaların ve kolektif işleyişlerin güçlendirilmesi, memleketin neresinde olursa olsun her Devrimci Gençlik Dernekleri üyesinin fikren temsil edilebilmesi için belli kurul, komite ve meclislerin oluşturulması yönündeki önerilerini tüm üyelere açılmış, bu öneriler üzerine tartışmalar yapılmış ve bu hususta bir mutabakata varılmıştır. 

Gerçekleştirdiğimiz 1. Olağanüstü Kurultayımızın Devrimci Gençlik Dernekleri’ni dünden daha güçlü kılacağına inanıyoruz.

Daha güçlü bir Devrimci Gençlik Dernekleri daha güçlü bir devrimci seçenek demektir. Bizimle yürü: Bu pisliği birlikte temizleyelim. 

Hedef: Federasyon!

ShareTweetShare
  • Metinler
  • Açıklamalar
  • Gündem
  • İletişim
  • Kampanyalar
  • Tarihimizden
  • Dosyalar
Tüm içerik hakları Devrimci Gençlik Derneklerine aittir.

© 2019 Devrimci Gençlik Dernekleri Teknik Ekibi Tarafından Geliştirilmiştir.

No Result
View All Result
  • Metinler
    • Manifesto
    • Program
  • Açıklamalar
  • Gündem
  • İletişim
  • Kampanyalar
  • Tarihimizden
  • Dosyalar

© 2019 Devrimci Gençlik Dernekleri Teknik Ekibi Tarafından Geliştirilmiştir.