Memlekette ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Yoksulluk ve açlık büyüyor. Açlık sınırında çalışmaya mahkum edilen emekçiler, her gün büyüyen genç işsiz ordusu, esnek çalışmaya, kıt kanaat geçinmeye mecbur bırakılan öğrenciler ekonomik kriz kıskacında hayatta kalmaya çalışıyor. Saray Rejimi ise bütün imkanlarını patronların çıkarları için seferber ediyor.
Emperyalizm ve onun tüm dünyadaki işbirlikçileri emekçilerin kazanılmış haklarını, birikimlerini neoliberal dönüşümler ile yok ediyor. İktidara geldiği günden bu yana emperyalist bağımlılık ilişkilerini derinleştirerek yaşadığımız ekonomik krize adım adım sebep olan AKP, faturayı krizin varlığından sorumlu olmayan tüm kesimlere ödetmeye çalışıyor. AKP’nin sermaye sınıfını koruyan politikaları halkın içinde bulunduğu karanlık tabloyu giderek derinleştiriyor.
Gezi Direnişi davasında verilen hukuksuz cezalar ve tutuklama kararları, seçime giderken Saray Rejimi’nin tüm toplumsal muhalefete vermek istediği bir gözdağı idi. Sokak hareketinin önü bir yandan AKP’nin faşist saldırılarına muhattap edilirken bir yandan da burjuva muhalefet partilerinin seçim hesaplarıyla kesiliyor.
Saray, gençliğin, işçilerin, kadınların, ve geniş halk kesimlerinin insanca yaşama hakkına saldırıyor. Halk, açlık ve ölüm ikilemi arasında sıkıştırılıyor, kadınlar yoksulluk ve şiddet sarmalına mahkum ediliyor, gençlik geleceksizlik ve işsizlikle karşı karşıya bırakılıyor. LGBTİ+’lara karşı işlenen suçlar ve göçmen düşmanlığı körüklenirken, sokakta Kürtçe müzik yapmak bile yasaklanır haline geliyor. Bu sefalet düzenine isyan edenler ise polis şiddetiyle, gözaltıyla, tutuklamayla karşı karşıya kalıyor.
Faşist baskı yasaları sadece üniversitede değil hayatımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Gençliğin sahip olduğu devrimci potansiyelin örgütlü biçimde açığa çıkmasını engellemek için her yolu deniyorlar. Kayyum rektörlerle, faşist-gerici çetelerle, polis terörüyle üniversitelerimizi işgal etmeye çalışıyorlar. Ancak biliyoruz ki bu çabalar nafile. Tarihin her döneminde faşizme karşı verilen mücadelede en ön safta yer alan gençlik bugün de ayakta ve Saray Rejimi’ne başkaldırıyor.
2022 1 Mayıs’ında da gençliğe düşen en önemli görevlerden biri memleketin karşı karşıya bırakıldığı faşist ablukayı dağıtmak ve umutsuzluğa hapsedilen milyonlara umut olmaktır.
1 Mayıs, direnişin ve birlikte mücadele etme azminin günüdür. Özgür, eşit ve adil bir memleketin inşası için tüm gücümüzle mücadele etmemiz gerektiğini gösteren gündür.
1 Mayıs’ta Taksim’de olmanın yasaklanması AKP’nin faşist baskı politikalarından bağımsız düşünülemez. İşlerine geldiğinde Taksim’de mitingler düzenlerken, sıra emekçilere geldiğinde Taksim’in yasaklanmasını kabul etmiyoruz. Taksim ısrarımız salt bir mekan tartışmasının çok ötesinde faşizmin her gün artan ablukasına ve her gün yenisi eklenen yasaklarına karşı bir direniştir. Bu nedenle 2022 1 Mayıs’ında da Taksim irademizden vazgeçmeyeceğimizi ve 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağımızı vurguluyoruz.
Devrimci Gençlik Dernekleri olarak bulunduğumuz her alanda örgütlü gücümüzü gençlik ve emekçi kitleler arasındaki’ bağı görünür kılmak ve bu bağın önemini kavrayarak devrim mücadelesini ilerletmeye aktarıyoruz.
Sadece geleceksizlik, yoksulluk ve açlıkla ile boğuştuğumuz bu dönemde değil faşizmin dört kolla hayatımıza sarıldığı her dönemde gençliğin yıkıcı ve yaratıcı gücü ile kuşanıp yaşam alanlarımızı her gün devrime bir adım daha yaklaşarak örgütlüyoruz. Gücümüzün farkındayız.
Tüm gençliği bu karanlık ablukayı dağıtmak için 1 Mayıs Günü Devrimci Gençlik Dernekleri ile Taksim’e çağırıyoruz .
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın mücadelemiz!
Kahrolsun faşizm!
DEVRİMCİ GENÇLİK DERNEKLERİ
