AKP’nin iktidara gelmesiyle beraber Türkiye halkları, cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir dinselleştirme operasyonuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu süreçte her yere bir cami, mescid, kuran kursu veya tarikat kurumu açılmış; dinci örgütlenmelerin her sokağa ve köye girmesi sağlanmıştır.
Eğitim sistemi ise piyasalaşma süreciyle paralel olarak sürekli dinselleştirilmiştir. Müfredatlar bilim düşmanı bir perspektifle hazırlanmış, öğrencilere gerçekler yerine hurafeler öğretilmiştir. Zorunlu din dersleri arttırılmış, resmi din görevlileri ve tarikatçılar hem okullarda hem de yurtlarda öğrenci danışmanı yapılmaya başlanmıştır.
Ailelerin kız çocuklarını zorla tesettüre sokması anlamına gelen türban serbestisi hayata geçirilmiştir. Karma eğitim ve eğitimde cinsiyet eşitliği de iktidar tarafından hedef tahtasına konmuştur.
Kamusal eğitimin devlet eliyle sistematik olarak niteliksiz hale getirilmesiyle beraber öğrenciler hem eğitim hem de barınma için tarikatlara mecbur edilmek istenmiştir. Öğrencilere “Ya özel kurumlar ya da tarikat kurumları” dayatması yapılmıştır.
Özetle ülkemizdeki eğitim sistemi; tepeden tırnağa paralı, dinselleştirmenin ana okulu sıralarından başlar hale geldiği, niteliksiz, rekabetçi, anti bilimsel, düşünmeyi değil inanmayı, itirazı değil itaati öğrenen nesillerin yetiştirilmesini amaçlayan bir eğitim sistemidir.
Saray rejimi bu ülke insanın “yurttaş” değil “mürit” olmasını, sorgulamasını değil inanmasını istemektedir. Türkiye halkları 20 yıldır devlet eliyle bir cemaat-ümmet toplumuna dönüştürülme operasyonuyla karşı karşıyadır.
Halka yönelik bu dinci saldırıyı görmeden ve arkasındaki güçleri tespit etmeden 20 yıllık süreci okumanın ve bir direniş/alternatif siyaseti geliştirmenin imkanı yoktur. Bu sebeple Enes Kara olayında ve benzerlerinde dinselleştirmeyi net biçimde hedefe koymadan üretilen her söz ve pratik eksik kalacaktır.
Bu gerçekliği net şekilde hedef alamama durumu, arkasındaki sebepler ne olursa olsun mücadelenin ihtiyaçlarına terstir. Bu bağlamda somut olarak tarikatlara ve dinselleştirme karşı net tavır alamamak da genel olarak mücadele içinde hedefi, düşmanı ve politikayı belirsizleştirmek de devrimcilere yakışmamaktadır.
Hedeflerimiz net olmalı: Eğitim müfredatı bilimselleştirilmeli, dinselleştirmenin izleri silinmeli, zorunlu veya gönüllü; din dersleri ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilmemeli ve dini eğitim veren özel kurumlar veya kamu kurumları (imam hatip liseleri, kuran kursları vs.) kapatılmalıdır. Eğitimde tam cinsiyet eşitliği sağlanmalı, ailelerin çocuklarını zorla tesettüre sokması anlamına gelen ilköğretim ve ortaöğretimdeki türban serbestisi kaldırılmalıdır.
Devrimci Gençlik Dernekleri laiklik mücadelesinin bir öznesidir, toplumsal ve siyasal hayatın dini normlardan arındırılması demek olan gerçek laikliği hâkim kılmayı hedeflemektedir. Laiklik mücadelesi özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır.