Geçtiğimiz aylarda ilk kez Çin’in Wuhan kentinde kaydedilen ve hızla tüm dünyaya yayılan koronavirüsün (COVİD-19) Türkiye’deki ilk vakası 11 Mart Çarşamba günü Sağlık Bakanlığı tarafından açıklandı. Türkiye’de açıklanan vaka sayısı henüz onlarla ifade edilmesine rağmen hem şimdiye kadar yapılan resmi açıklamaların gerçeği yansıtmaktan uzak olması hem de alınan önlemlerin eksikliği, insan değil kar odaklı sağlık politikalarının yetersizliğini gözler önüne seriyor.
Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü şehrin dahi açıklanmaması sürecin şeffaf bir şekilde aktarılmadığını da ispatlar nitelikteydi. Geçtiğimiz günlerde Tabip Odası tarafından yapılan açıklamada vaka sayısının resmi verilerin çok daha üzerinde olduğu belirtildi. İktidarın önlem almak adı altında hayata geçirdiği ilk uygulamalarından biri ise hapishanelere 2 haftalık açık ve kapalı görüş yasağı ile en temel insan haklarından birine saldırmak oldu. Ayrıca geçtiğimiz günlerde Umre’den dönen bir kişide virüs çıkması sonrası Ankara’daki KYK yurtları, Umre’den gelenlerin karantinaya alınması için gece yarısı aniden boşaltıldı, öğrenciler geceyi sokakta geçirdi. İstanbul’da da pek çok yurdun karantinaya alınacak yurttaşlara tesis edileceği ve öğrencilerin yurttan ayrılması gerektiği duyuruldu, halk sağlığını koruma noktasında ne kadar plansız hareket edildiği ispatlandı. Bunun yanında kişisel hijyeni sağlamak için gerekli olan maske, kolonya, dezenfektan gibi temel malzemeler ise karaborsaya düşerek fahiş fiyatlara satılmaya başladı.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi yani yaygın bir salgın hastalık olarak ilan edilen virüs şimdiye kadar dahi binlerce can aldı. Tüm kıtalarda 120’den fazla ülkeye yayılan virüse karşı İspanya ve ABD’de OHAL, İtalya’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Dünya genelinde pek çok ülkede okullar tatil edildi, spor müsabakaları ertelendi, toplu etkinlikler yasaklandı. ABD Merkez Bankası, faizleri 0.25’e kadar düşürdü. Borsalar çökme aşamasına geldi. Petrol fiyatları 30 doların altına düştü. ABD’nin Los Angeles şehrinde pek çok evsiz kişi koronavirüs salgını sonrası boş konutları işgal etmeye başladı.
Kapitalizm, tarihinde en büyük krizlerinden birini 2008’den beri yaşarken, var olan durumun coronavirüs ile derinleşmesi, kapitalizmin halklara sunacak bir çözümünün olmadığını göstermiş durumdadır. Dünyanın dört bir yanında insanlar parasız sağlık hakkına erişim sağlayamazken, merkezine insanı değil piyasayı alan sağlık sistemi, yaşanan bu denli büyük bir krizi yönetebilme yeteneğine sahip olmadığını gösterdi. ABD başta olmak üzere refah seviyesi yüksek olan pek çok ülke büyük bir ekonomik krizin eşiğinde çıkmaza giren kapitalizmi kurtarmak için can havliyle yeni araçlara başvuruyor. Almanya’nın, Fed’in ve en son IMF’nin açıkladığı corona ile mücadele paketlerinin aslında içerik olarak piyasalara ve dolayısıyla sermayeye yönelik bir yardım paketi olduğu görülüyor. Şirketlere garanti edilen krediler ve nakit para akışları ise durumun vahametine rağmen devletlerin hala ön plana halk sağlığını değil sermayenin çıkarlarını koyduğunu gösteriyor. Özellikle İngiltere’de emekli nüfusun iktidar tarafından ölüme terk edildiği görülüyor.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de halkın değil piyasanın ihtiyaçlarını gözeten sağlık sistemi devletin her zaman sermayeyi ön plana koyma odaklı politikalarıyla birleşince virüs karşısında alınan önlemler son derece yetersiz ve plansız kalıyor. Kişisel hijyen ürünlerinde yaşanan karaborsacılığa devletin göz yumması, halkın parasız sağlık hakkına erişememesi ile birleşiyor. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaların şeffaf olmaması da bunlara eklenince halkın yaşadığı korku ve panik hali daha da artıyor. Yurttaşlardan asgari temaslarla kendilerini korumaları istenirken hükümetin ücretli izinlerle yahut milyonların temel gereksinimlerini nasıl karşılayacağıyla alakalı bir gündeminin olmadığını söyleyebiliriz. Patronlar ve şirketler için acil eylem planları hazırlanırken emeğiyle geçinen milyonların önemsenmediği gözler önüne seriliyor. Virüsün yayılmasının hemen ardından iş makinelerinin Salda Gölü’ne Millet Bahçesi yapmak için harekete geçmesi, bunun yanında hapishanelerde salgının önlenmesi için alınabilecek pek çok önlem varken, ilk önce en temel insan haklarından biri olan açık ve kapalı görüşlerin 2 hafta boyunca yasaklanması, AKP’nin krizi fırsata çevirmek için atacağı adımların ipucunu veriyor. TÜGVA, TÜRGEV gibi milyonlarca ödenek akıtılan vakıfların yurtları varken ilk önce KYK yurtları boşaltılıyor, öğrencilerin barınma hakkı ellerinden alınıyor. Emekçiler tüm risklere rağmen her gün kalabalık iş yerlerine gitmek zorunda bırakılıyor, fabrika ve depo gibi yerlerde çalışan işçilerin sağlık koşulları göz ardı ediliyor. Bu bağlamda özel sektör çalışanlarının uzaktan çalışmaya yönlendirilmesi, vardiyalı çalışmalar gibi kısa süreli çözümlerin halk ve işçi sağlığından öte patronların karlılığına hizmet ettiğinin ve gerçekçi olmadığının farkındayız. Patronlar kazanmaya devam edecek diye emekçiler ölüme mahkum edilemez. En kısa sürede tüm çalışma alanlarındaki emekçiler ücretli izne ayrılmalıdır. Güvencesiz ve kayıt dışı bir şekilde çalışanların, işsiz milyonların temel gereksinimlerini karşılanmalıdır.
İktidar, krizi fırsata çevirerek faşist baskılarını artırarak bu dönemde de krizin faturasını yine yoksullara, öğrenciye, halka kesmenin peşinde. İnsan hayatını hiçe sayan, temel insan haklarına saldırı içeren; halkın değil sermayenin, patronların ve şirketlerin yararını gözeten bu uygulamalar kabul edilemez.
- Kişisel hijyen ve kuru gıda ürünlerinde yaşanan karaborsaya son verilsin ve tüm bu ürünler halka parasız temin edilsin.
- Tüm kamu ve özel sektör çalışanları ücretli izne ayrılsın, sağlık gibi zorunlu alanlarda çalışanların ise çalışma alanları düzenli olarak dezenfekte edilsin. Çalışanlar düzenli olarak sağlık kontrolünden geçirilsin kişisel hijyen malzemeleri çalışma yerlerinde sürekli parasız olarak temin edilsin.
- Hapishanelerde yaşanan tecrit derhal son bulsun, hasta tutsaklar derhal tahliye edilsin.
- Hapishanelerde tutsaklar ve çalışanların düzenli olarak sağlık kontrolü yapılsın, koğuşlar düzenli olarak dezenfekte edilsin, fahiş fiyatlara satılan maskeler ve tüm hijyen ürünleri tutsaklara parasız temin edilsin.
- Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları şeffaf olsun, bu süreçte halkın doğru bilgiye ulaşma hakkı engellenmesin.
- Karantinaya alınacaklar için KYK yurtları değil, devletin tonlarca para aktardığı vakıfların yurtları kullanılsın. Öğrencilerin barınma hakkı elinden alınmasın.
- Nitelikli sağlık hizmetine erişim parasız ve kolay olsun.
- Tüm hastanelerde sağlık çalışanlarının kullanacağı dezenfektan ve maske gibi hijyen ürünleri artırılsın.
- Hasta olduğundan şüphe edilen yurttaşlara yapılacak olan COVİD-19 testinin yapıldığı hastane sayısı artırılsın. Bu testlere ulaşım kolaylaştırılsın.
- Bu süreçte su, doğalgaz, elektrik tüm halka parasız temin edilsin, fatura borcundan dolayı yapılan tüm kesintiler geri alınsın.
- Kronik rahatsızlığı olan tüm yurttaşlara parasız ilaç sağlansın.
- Sınır bölgelerinde bulunan göçmenlerin sağlık hakkı temin edilsin. Düzenli sağlık kontrolünden geçirilmenin yanında karantina şartları iyileştirilsin.
- Evsiz yurttaşlara insanca barınma olanağı sağlansın, sağlık kontrolleri yapılsın ve tüm ihtiyaçları giderilsin.
- Güvencesiz ve kayıt dışı bir şekilde çalışanların, işsiz milyonların temel gereksinimleri karşılansın.
- Emeğiyle geçinen yurttaşların banka ve sigorta borçları dahil tüm borçları ötelensin. Tüm bu zaman zarfınca hiçbir borca faiz işletilmesin.
- Alınacak tüm önlemler demokratik hak ve özgürlükleri ihlal etmeyecek şekilde alınsın.