“Tarih gelecek için kavga verip, yitmiş bile olsa, insanlık için vuruşanları hiç unutmaz”
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Önder Babat, bundan tam 16 yıl önce, 3 Mart 2004’te, İstanbul’un en işlek caddelerinden biri olan İstiklal Caddesi’nde susturuculu bir silahla, başından tek kurşunla vurularak katledildi. Cinayetin işlendiği günden itibaren olayın üstünü örtmek ve suçunu gizlemek isteyen devlet; hukuki süreci baltalamak için otopsi yapılmasını bile engellemeye çalıştı. Önce ‘Başına taş düştü’, sonra ‘maganda kurşunu’ dendi ve çeşitli manipülasyonlarla bu katliamın üzeri kapatılmak istendi. Önder’in bilinçli ve kasıtlı şekilde doğrudan hedef alınarak katledildiği uzun mücadeleler sonucu ortaya çıkarılsa da, dosyada hiçbir ilerleme kaydedilmedi, tek bir kişi hakkında dahi herhangi bir yargılama yapılmadı!
Önder, halkına karşı duyarlı ve sorumlu, devrimci bir öğrenciydi. Eşit, özgür, yaşanabilir ve demokratik bir üniversite ve memleket istedi ve hayatının son anına dek bunun için mücadele etti. O, mevcut zulüm, sefalet ve sömürü düzenine karşı sömürenlerin değil; öğrencilerin, işçilerin, kadınların, yoksulların kısaca memleketin tüm ezilen kesimlerinin uzun yürüyüşündeydi.
AKP, zorbalıkla memlekette kendisine karşı çıkan tüm sesleri susturmaya çalışıyor, gençliğe ve üniversitelere yönelttiği saldırılara her gün bir yenisini ekliyor, faşist politikalara karşı gelen herkesi ‘terör’ ile yaftalıyor. Ekonomik krizin, açlığın, sömürünün yanına baskı ve savaş politikaları eşlik ediyor. Bugün, öğrencilerin, işçilerin, kadınların çıkarlarının ‘suç’, AKP ve bir grup sermayedarın çıkarlarının ‘hak’ sayıldığı bir suç rejimi işletenler; Önder’in devrimci kimliğine, insanca yaşanabilir bir memleket için verdiği mücadele birikimine tahammül edemedikleri gibi mücadelesini sürdürme niyetinde olanlara, onun anısının yaşatılmasına, ölümsüzlüğünün haykırılmasına da tahammül edemiyor. 2 yıldır İstanbul Üniversitesi’nde Önder’in sıra arkadaşları tarafından yapılan anmalara sistematik olarak polis saldırıyor ve arkadaşlarımız kendi üniversitelerinde yerlere yatırılarak, işkence ile gözaltına alınıyor.
Önder’in katilini tanıyoruz. Gezi’de katledilenlerin, Berkin’in katilini yıllardır tutuksuz yargılayanların, Ankara’da, Suruç’ta patlayan bombaların, Cumartesi Anneleri’ni bir pencerede bildiri okumaya mahkum edenlerin; Soma’nın, Çorlu’nun, 3. Havalimanı işçilerinin, Elazığ’ın ortak faillerini, azmettiricilerini biliyoruz.
Tam 16. yılında, Önder Babat’ın mücadelesini ve katlini anlatmayı, Önder’in faillerini teşhir etmeyi, Önder için Önder’in üniversitesinde direnmeyi, 2004’ten 2020’ye, bir memleket için nihai ve gerçek bir adaleti sağlayana dek mücadele etme iddiamızın birincil koşullarından biri olarak görüyoruz. 3 Mart’ta ‘Önder’ diyerek attığımız her sloganı ve her adımı aynı zamanda, haksızlığa, zorbalığa uğramış; sömürülmüş, geleceği çalınmış milyonlar için de atıyoruz. Önder nezdinde, bu memlekette katledilmiş, kaybedilmiş, işkence görmüş, haksızlığa uğramış, ezilmiş herkese, her devrimciye, onların anılarına ve verdikleri mücadelelere, ödedikleri bedellere karşı duyduğumuz sorumluluğun ağırlığı ile yaşıyoruz.
Israrımızı ve direncimizi öfkemizden; gücümüzü Önder’i hiç tanımamış, yüzünü görmemiş, sesini duymamış öğrencilerin 2 yıldır Önder için kendi üniversiteleri önünde direnmekteki kararlılığından alıyoruz.
Aynı kararlılıkla; sesimizin ulaşabildiği herkesi, Önder için 3 Mart’ta Beyazıt’a, bize saldıranların karşısında Önder olup dikilmeye çağırıyoruz.
3 Mart, Önder nezdinde bütün bir memleket için adalet çağrımızdır!