Türkiye’de doğan herkes borçlu doğuyor. Tepeden tırnağa paralı hale getirilen eğitim sistemi içinde kendine yol çizmeye çalışan çocuklar eşit bir eğitim hakkından mahrum bırakılıyor. Ulaşım, beslenme, kırtasiye ve kültürel ihtiyaçları da kapsaması gereken parasız eğitim hakkı en küçük düzeyde bile hayata geçirilmiyor.
Gençlik kendine bir gelecek çizmek için başladığı eğitim serüveninin sonunda geleceksizlikten başka bir final bulamıyor. Mutlu olma yolunda bir araç olması gereken eğitim işsizlikten önceki son durak işlevini görüyor. Gençler parasız elde etmeleri gereken hakları ancak KYK kredileri yoluyla borçlandırılarak elde edebiliyor. Hem okuyup hem de çalışmak zorunda kalan gençler nitelikli bir eğitim alamamanın yanında maddi ve manevi olarak da tükeniyor.
Geçtiğimiz hafta bir açıklama yayınlayarak “Tüm gençliği eşitlik, adalet ve demokrasi için mücadeleye çağırıyoruz” dedik ve Türkiye’nin gittikçe derinleşen bu üç krizi hakkında çalışmalara başlayacağımızı ve tüm örgütlenme ve propaganda araçlarımızı da bu yönlü geliştireceğimizi ilan ettik.
Çalışmalarımızı 5 ana talepte somutlaştırdık;
1) KYK borçları silinsin. Öğrenciye kredi değil burs verilsin!
Türkiye’de gençler daha üniversiteye başlarken borçlandırılıyor. Her yıl bir milyondan fazla öğrenci geçimini sağlamak için KYK kredisine imza atarken üniversite bittiğinde gelecek kaygısının yanı sıra binlerce liralık borç ile karşı karşıya kalıyor. Geçtiğimiz Ekim ayında 217 bin kişiye KYK borcu nedeniyle E-Haciz geldi. Cengiz Holdingin 425 milyonluk vergi borcunu bir çırpıda silenler öğrencinin temel geçimini sağlamak için aldığı krediyi silmekten imtina ediyor.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, KYK kredilerine yapılan 50 TL’lik zamdan bahsederken, elektriğe bir yılda tam 10 kez yapılan zamdan, 2 yıl içinde 14 milyon kişinin elektriğinin, 6 milyon kişinin de doğalgazının kesildiğinde bahsetmiyor. Bütçe görüşmelerinde öğrencilere verilecek kredi ve bursları toplam 12 milyar olduğunu anlatan Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal bu paranın 3’te ikisinin geri alınacağını söylemiyor.
Öğrencilere geri ödemeli kredi değil, gelecek kaygısı olmadan üniversite öğrenimlerini tamamlayabilecek şekilde burs verilmesini ve kredi borçlarının silinmesini istiyoruz!
2) Üniversitelerde yemekhane ve yurt şartları iyileştirilsin. Zamlar geri çekilsin!
Üniversite öğrenimi boyunca yaşadığımız maddi sıkıntıların yanında barınma beslenme gibi en temel haklarımızdan da mahrum bırakılıyoruz. Devlet yurtları hem nicelik hem de nitelik bakımından son derece yetersizken yurt fiyatları da her sene artıyor. Daha önce İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi başta olmak üzere pek çok üniversitenin yemekhanesinden böcek çıktı. Üniversite yemekhaneleri ve kantinleri kalite açısından her gün kötüleşirken her sene yeni zamlarla da pahalılaşıyor. En temel haklara nitelikli bir biçimde erişmek öğrenci için lüks haline geliyor.
Üniversitele yemekhanelerinin ve devlet yurtlarının şartlarının düzeltilmesini yapılan zamların ise geri çekilmesini istiyoruz!
3) Üniversite içi ödenekler şeffaf olsun ve öğrenci lehine harcansın!
2020 yılı için üniversitelere bütçeden 36 milyar TL ayrıldı ancak bu 36 milyar TL’nin ne kadarı öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bilinmiyor. Üniversiteler her yıl milyonlarca ödenek alıyor ancak bu ödeneklerden öğrenciler yararlanamıyor. 1 milyar TL’den fazla ödenek alan, Türkiye’nin en büyük üniversiteleri öğrenci tuvaletlerine peçete koymaktan imtina ediyor, öğrenciler konteyner dersliklerde eğitim görüyor, kütüphaneler ve derslikler yetersiz kalıyor. ödenekler öğrenci lehine kullanılmıyor.
Üniversite ödeneklerinin şeffaf olmasını ve öğrenci lehine kullanılmasını istiyoruz!
4)Üniversite içi özelleştirmelere son!
Üniversitelerin şirketleşmesiyle beraber üniversite içi özelleştirmeler de arttı. Üniversitede olması gereken kantin fiyatlarının çok daha üzerinde ürün satan zincir ticari kurumlar hızla artarken kantin otopark gibi işletmeler de özelleştiriliyor bir yandan da özelleştirilen bu işletmelerde işçi kıyımı yaşanıyor.
Bizler, rektörlerin sermaye ile işbirliği içinde üniversitelerimizi şirketleştirmesine karşı “müşteri değil öğrenciyiz” diyoruz ve üniversite içi özelleştirmelerin son bulmasını istiyoruz!
5) Genç işsizlik ve geleceksizliğe son!
Türkiye’de işsiz yurttaş sayısı Temmuz ayında 343 bin kişi artarak 8,5 milyona yükselirken genç işsizlik oranı da ülke tarihinin en yüksek oranlarından birine yüzde 27’ye ulaşmış durumda. Memlekette her dört gençten biri işsiz durumdayken halkın kanı vergiler ve zamlar yoluyla emiliyor, ekonomik krizin faturası halka ödetiliyor. İktidar krizin sorumlusu olan patronları korurken bizlere yıkımı açlığı sefaleti reva görüyor. İşsizlik Fonu’ndan yapılan 26.8 milyar TL’lik ödemenin sadece 7.5 milyar TL’si işsizlere ödenirken kalan para, teşvik adı altında yine patronların cebine giriyor.
Bizler; sorumlusu olmadığımız krizin faturasını ödemeyi reddediyoruz. Bir avuç azınlığın milyonları sömürmesine, bizlere reva görülen geleceksizliğe karşı eşit, yaşanabilir bir düzeni gençliğin gücüyle kurabileceğimize inanıyoruz.
Şimdi, tüm enerjimizi yaşadığımız, yaşamaya mahkum edildiğimiz bu yoksulluk, sömürü ve sefalet düzeninin failleri olan AKP’yi ve patronları teşhir etmeye ve bu faillere karşı gençliği hızlı organize olan, uzlaşmaz, dinamik ve devrimci bir mücadele hattında bir araya getirme gayesinde örgütlenme ve propaganda alanlarımızı genişleterek harcayacağız
Birlikte yan yana gelme, ortak düşünme, tartışma ve karar alma olanaklarımızı forumlarda geliştirmeyi ve tüm bu krizin karşısında dayanışma ağları yaratabilmeyi hedefliyoruz.
Gelin, sarayın ve patronların saltanatına karşı üretenlerin yönettiği bir ülke için eşitlik mücadelesini yükseltelim, gençliğin kendi mücadelesinin öznesi olduğu eşitlik forumlarında buluşalım!