AKP hükumetinin kriz halindeki ekonomik ve siyasal ilişkilerinin neticesinde, geçtiğimiz gün, Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan Rojava’ya dönük TSK ve beraberinde, AKP tarafından milyonlarca lira harcanarak kurulan, cihatçı artıklarından teşkil Suriye Milli Ordusu (SMO) tarafından askeri operasyon başlatıldı.
Her şeyden önce ifade etmek isteriz ki, başta Suriye olmak üzere, dünyanın geri kalanında o veya bu nitelikteki gerici hükumetlerin hizmet ettiği egemenlerin çıkarları için gençlerin savaşa sürülmesi en başından itibaren bir katliamdır, kabul edilemez. Mevcut egemen ilişki biçimi olarak kapitalizm ve onun, bugüne kadar dünyanın gördüğü en vahşi mertebesi emperyalizm, gençlerin hayatlarını savaş alanlarında kullanmaktadır. Bu bağlamda egemenlerin çıkarı için gençlerin kullanılmasının, ölüme gönderilmesinin tam karşısındayız.
Öte yandan yakın zaman önce başlayan bu askeri operasyon Suriye halkının uzun süredir cihatçı çetelere karşı verdiği savaşı baltalaması hasebi ve yine tarihsel olarak bölgede varlığını sürdüren Kürt halkına yönelik fiziki ve siyasi kırım niteliği taşıması dolayısıyla bir işgal hali yaratmaktadır.
Özellikle de kendilerine AKP tarafından SMO adı verilen ABD’nin uzun süre önce kullanıp bir kenara attığı, türlü savaş suçuna ve insalığa karşı suçlara bulaşmış çetelerin bölgeye yerleştirilmesinin hedeflenmesi açıkça bunun bir işgal girişimi olduğunu göstermektedir. Suriye topraklarında yaşanacak değişimlere karar vermesi gereken Suriye halkıdır. O veya bu biçimle bölge halkının iradesine yönelik bu saldırı kabul edilemez.
AKP hükumeti emperyalizme karşı değil bilhassa onun işbirlikçisidir!
Her ne kadar askeri harekat Erdoğan’ın iç politikadaki kaygıları gereği, hükümet tarafından, yedi düvele ve en önemlisi ABD’ye rağmen yapılıyor görüntüsü verilmeye çalışılıyor olsa da, esasında AKP’nin bu saldırganlığı ABD’nin bölgedeki politikalarından bağımsız düşünülemez. Özellikle de ABD’nin fiziken bölgeden askerlerini çekmesi ve AKP’ye saldırı için yol açması bu durumun en açık delillerindendir. ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’ye dönük çelişkili görünen ikili mesajları iç politika kaygıları ve medyanın yönlendirilmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir. Sahada yaşanan gelişmeler, medyatik açıklamaları geçersiz kılmaktadır. Öte yandan ABD’nin Suriye’ye dönük yıkım politikalarının ısrarlı takipçisi olan AKP’nin ÖSO çetesinin ismini değiştirerek sahaya sürmesi ve Suriye halkının egemenliğini alenen hedef alması da bahse konu duruma işaret etmektedir.
Özcesi, patron medyasındaki tüm manipülasyon çabalarına karşı gelişmelere doğru/devrimci bir perspektifle bakıldığında ABD’nin, AKP’nin bölgedeki hareketlerinden rahatsız olmadığı, özünde altı yıl önce başlatılan savaşın izlerinin takip edildiği görülecektir.
Tüm bu sebeplerle Suriye’de Rojava’ya dönük gerçekleştirilen bu askeri saldırıdan bir anti-emperyalizm vurgusu çıkarmaya çalışanlar ancak ve ancak AKP’nin yeni kullanışlı aparatı niteliği taşımaktadırlar. Özellikle gençlerin arasında askeri operasyonu meşrulaştırmak için anti-emperyalizm yalanını yaymaya çalışan çeşitli provokatör gruplara karşı dikkatli olunmalıdır.
Emperyalizme karşı mücadele, onun yerli işbirlikçilerini alaşağı etmek ve bu politikaları ila nihaye geçersiz hale getirmekten geçer. AKP, emperyalizme karşı tek bir çıkış dahi yapamaz çünkü onu var eden politikaların tamamı emperyalizme aittir. Suriye’deki hareketleri çeşitlilik gösterse de son tahlilde ABD’nin çıkarlarına açıkça hizmet etmektedir.
Ortadoğu’da yaşayan halkların kurtuluşunun yegane yolu, ABD başta olmak üzere emperyalizme karşı amansız bir mücadele vermek ve işbirlikçi hükümetleri yok etmektir.
Biz devrimci gençler olarak, elimizden gelen her şeyle, bütün araç, imkan ve yeteneklerimizle, memleketimizden, coğrafyamızdan ve bölgemizden emperyalistleri kovacağız. Halklar arasında eşitlik ve barış ancak emperyalistler ve işbirlikçilerine karşı verilecek mücadele ile gelecek.
Kim, neden savaşıyor?
Devrimciler için en genel bilgilerden biridir ki; halkı sömüren ve onun üzerinden geçinen düzenin sahibi egemenler, kendi çıkarlarını, temsilcileri eliyle, halkın çıkarları gibi göstermek isterler. Dünya üzerindeki devasa tahribatın; zorunlu göçlerin, savaşların ve yoksulluğun sorumlusu olan bir avuç azınlık, haramilik düzenlerinin sürmesi için yalana ve manipülasyona başvurmaktan başka yol bulamazlar.
Türkiyeli egemenler açısından da durum farklı değildir. Suriye sınırında, Rojava’da halkımızın çıkarı için hiçbir savaş gerekçesi bulunmamaktadır. Bu savaşta çıkarı olanlar ekonomide ve siyasette sıkışanlardır. AKP ve Erdoğan, yönetememe krizini açıkça bir savaş yolu ile idare etmenin derdinde. Bu savaş, sömürü çarklarını istikrarlı şekilde çevirme gayreti içinde olanların başlattığı bir savaştır, bizim savaşımız değildir.
Barış istiyoruz ama…
“Barış isteyen” diyor Lenin, “oportünizme, uzlaşmacılığa ve kendi burjuvazisine karşı savaşmak zorundadır”. Birinci Paylaşım Savaşı yıllarında takındığı tutum ve politik yaklaşımları ile biz devrimci gençlere gerici savaşlar konusunda ışık tutan Lenin’in işaret ettiği cinsten bir barış istiyoruz. Bizim barışımız ancak egemenler ile mücadele ederek, sömürü ve zulmün sona ermesi için kavga ederek gelecek bir barıştır.
Egemenler veya onların temsilcileri ile barış sağlanamaz, onlar kendi düzenlerini kan ve gözyaşı üzerine kurmuş ve bu şekilde devam ettirmekten geri durmayan odaklardır.
Bir diğer açıdan; hamaset dili ile AKP ve Erdoğan’ın hamlelerinden emperyalizme karşı mücadele izlenimi yaratmaya çalışan, ve hatta Erdoğan’ın işbirlikçiliğini es geçip Trump’a yüklenerek berrak olanı bulandıran oportünizme karşı mücadele de görevimizdir. Yine bu kapsamda, halkı müesses nizama itirazsız kılma gayreti içinde bulunan her ne kadar muhalefet olarak tariflense de en kritik anlarında mutlaka emperyalist politikaların, memlekete izdüşümünün etrafında yer alan uzlaşmacılığa karşı mücadele de biz gençlerin görevidir.
Bizler, insanların ölmediği, zorunlu göçlerin ve sefaletin olmadığı bir memleket, coğrafya ve dünya istiyoruz. Ama biliyoruz ki bunun için önce en güçlü şekilde emperyalistlerle, onların işbirlikçileri ile hesaplaşmalıyız.
Halklar arasında nihai barış için; saraylarla savaş, kulübelerle barış çağrısı ile mücadeleye!