55. günündeki Kavaklık direnişi, beklenen saldırının gelmesi ve polisin okulu işgali ile kritik bir noktaya ulaştı.
ODTÜ’ye yönelen saldırıların arkaplanını görmeyi ve göstermeyi, direnişin kazanıma ulaşabilmesi ve aynı zamanda geleceğin de kazanılabilmesinin tek yolu olan örgütlülük bilincinin büyümesi adına kilit önemde görüyoruz.
Özellikle son 10 yılda mütemadiyen ODTÜ arazisini hedef alan saldırılar, sermayenin kâra dayalı kaygılarından mütevellit kent planlarından bağımsız düşünülemez.
Daha fazla rant alanı için, artık kent merkezinde kalan Ankara’nın bakir ve biricik ODTÜ arazisi, her geçen gün daha fazla saldırıya hedef oluyor; verili durum bizlerce değiştirilmedikçe de hedef olmaya devam edecek.
Çünkü sermaye güçlerinin saldırıları bizzat sermaye düzeninin varlığına ilişkin bir sorun, genel olarak bir devrim sorunu ve mesele bu ciddiyetle ele alınarak bilinmeli ki Ankara’yı, kentlerimizi, yuvalarımızı ve yaşam alanlarımızı gerçek anlamda savunmak, son tahlilde sermaye düzeninin varlığına son vermeyi hedefleyen bir program olmadıkça mümkün değil.
Ancak hemen şimdi yapılacaklar konusu, aynı zamanda nihai hedeflerimize uzanan bir adım olmasının yanı sıra daha acil ve kritik; içinde bulunduğumuz aşamanın direnişi derhal planlanmalıdır.
Rektörlükten direnişin sonlandırılması için iletilen mühlet ve polis saldırısının zamanlaması, okulda direnişe katılımın en az olacağı hesaplanan vakte denk getirildi.
Yani iktidar, daha evvel sabahın ilk saatlerinde yaktığı çadırlar ve talana giriştiği ortak yaşam alanlarının yarattığı toplumsal öfkenin anısı eşliğinde, Kavaklık’ın dümdüz edilmesi işini oldubittiye getirmeyi denedi.
Bu nedenle ilk aşamada Kavaklık’a saldırının olabildiğince savuşturulması ve okulların açılışına kadar direnişin muhafaza edilebilmesi elzem.
Yaz okulunun sona ermesiyle beraber daha da azalacak insan sayısını hesaba katan rektörlüğe karşı olabilecek en geniş kesimlerin toplumsal desteğini keskin tutup, bunun yanında esas olaral bizzat direniş alanında mücadeleyi güz dönemine kadar sürdürmek gerekiyor.
Okulların açılmasıyla birlikte ise ODTÜ’deki baş çelişmeye tüm güç ve imkanlarla hücüm edilmeli ve rektörün kendisiyle birlikte ODTÜ’deki işbirlikçi rektörlük konseptine derhal son verilmelidir.
Her mücadele alanında olduğu gibi ODTÜ’de de mücadelenin seyrini belirleyecek en önemli mesele, meşruiyetin örgütlenebilmesidir.
Ve rektörlük çoktan tüm varlığını gayrimeşru ilan etmiş, rektörü okuldan kovana dek vazgeçmeyen bir mücadele seferberliği ise çoktan psikolojik ve toplumsal meşruiyeti kendi safında örgütlemiştir.
Bunun için gerekli enerji ve birikim kesinlikle mevcuttur ve bu hedeften bir adım bile geri düşülmemeli, sonuç alınana ve ODTÜ ‘işgal valiliğinden’ kurtarılana kadar yalnızca bu istikamet ve hedefe doğru ilerlenmelidir.
Bu noktada, ODTÜ’deki tüm problemlerin ve anti-demokratik uygulamaların kaynağı olan rektörlüğe karşı geçmişte dile getirilen ve her geçen gün haklılığı tescillenen seferberlik önerilerini yadsıyan veya 13 Mayıs eyleminde olduğu gibi sadece rektörü göndermekten bahsedip bunun uzun erimli gereklerini ihmal eden ve sürecin bu noktaya gelmesini durdurmakta yetersiz kalan anlayış mutlaka terk edilmelidir.
ODTÜ’de rektörlüğe karşı seferberlikten daha acil hiçbir gündem yoktur.
Tüm bunların ışığında herkesi yeni bir “ODTÜ Ayakta” sürecini örgütlemeye ve bizi davet ettikleri kavgayı layıkıyla kabul etmeye çağırıyoruz.
Devrimci Gençlik Dernekleri