2013’te Gezi Parkı’ndan memleketin tepeden tırnağa her köşesine yayılarak faşizme karşı adalet, özgürlük ve eşitlik talebine dönüşen; emekçilerin, kadınların, gençlerin; kısacası milyonların aynı barikatta yoldaş olduğu direnişimiz 6 yaşında!
Saray Rejimi, Kabataş yalanından bugüne her fırsatta Gezi’nin mirasına yönelik tehditler savuruyor. Algı operasyonları, yandaş medya tarafından yürütülen karalama kampanyaları ve ilk günden itibaren peş peşe açılan Gezi davaları ile Gezi’nin kendisi açısından yarattığı -ve yaratabileceği- tüm tahribatı yok etme çabasını yıllardır sürdürüyor. Yıllarca süren hazırlık aşamasından sonra geçtiğimiz aylarda kabul edilen “Gezi iddianamesi” de aynı korku ve paniğin, AKP’nin “başarısızlık hikayesini” Gezi ile hesaplaşarak tersine çevirme çabasının bir ürünü olarak karşımızda duruyor. Absürt tanım ve tahlillerle dolu, adeta AKP’nin 17 yıllık yargı sisteminin özeti niteliğindeki “iddianame” denilen bu hukuk garabeti, malumu yeniden ilan ediyor:
Gezi’nin hayaleti Saray’a korku, ezilene umut olmaya devam ediyor!
Gezi adalet, özgürlük, eşitlik, demokrasi talebidir; insanca yaşanabilir bir memleketi kurma düşüdür. Dayanışma, birliktelik ve paylaşmaktır. Aynı barikatta omuz omuza, yan yana yoldaşlaşmaktır. Milyonların birbirinin adımına adım, sesine ses katarak sokakları, meydanları kuşatmasıdır. Bu yüzden Saray korkmakta haklıdır. Gezi, baskı ve faşizme karşı tehdittir ve tehditten ötesini, yeni bir yaşamı örgütleyecek bir mücadele dinamiğinin kurucu deneyimlerinden biri olacaktır.
Bugün de, tüm baskı ve zor aygıtları, tehdit ve söylemleri, bu sistematik ve yoğun çabası ile Saray’ın dağıtmaya çalıştığı işte tam olarak budur. Ezilenlerin en geniş bağlamlı birleşik mücadelesi olan Gezi’de somutlaşarak kitleselleşen cesaret, inanç, kararlılık ve cürettir. Tüm bu tarihsel deneyimin özneleri olan milyonların yeniden organize olabilme imkânlarıdır.
Saray’ın Gezi ile hesaplaşma çabasının kaynağı da kendisine olan öfkenin büyüklüğünü, geleceksizliğe mahkum olmak istemeyen büyük bir gençlik dinamiğini ve potansiyel gücümüzü görebilmesindendir. Devrimcilerin görevi de bu potansiyel gücün yeniden organize edilebilmesini sağlamak, yaratılan korku iklimine karşı Gezi bilinci ve Gezi’den aldığımız mücadele deneyimi ile cesareti örgütlemektir. Toplumun en dinamik kesimi olan gençlik başta olmak üzere, Saray’a karşı yükselen öfkeyi, devrim ufkuna kanalize etmektir. Gezi’nin direngenliği ve dayanışması ile faşizme karşı sokakta mücadele çağrısını yükseltmektir. Ve elbette, katilleri değil Gezi’yi yargılamaya çalışanlara karşı hesap sorma bilincini keskinleştirmektir.
Bu görev bilinci ile eşit, özgür, insanca yaşanabilir bir memlekete dair başta Ali İsmail’e, Ethem’e, Abdocan’a, Mehmet’e, Medeni’ye, Hasan Ferit’e ve Berkin’e, nihayetinde bütün bir memlekete en güzel direnişimizin 6. yılında verdiğimiz sözü yineliyoruz:
Karanlıklar gidecek, Saraylar yıkılacak; biz yine geleceğiz!
Devrimci Gençlik Dernekleri
31 Mayıs 2019