9 Mayıs Perşembe günü gerçekleştirdiğimiz “31 Mayıs’tan 23 Haziran’a Yerel Seçimler ve Gençliğin Görevleri” başlıklı forumda, nitelikli tartışmalar neticesinde sürece dair genel yönelimler belirledik. Birlikte güçlü olmanın öncelikli koşullarından biri olarak ele aldığımız kolektif düşünme ve üretme çabamız ile AKP ve Saray’ın sandıkta gerilemesinin yetmeyeceği, topyekun faşizmin yıkılması için mücadelenin ivmesini artırma görevimizin olduğunda mutabık kaldık.
Bu bağlamda forumda ele aldığımız konuları ve nihayetindeki yönelimlerimizi geniş kitlelerle paylaşma ihtiyacı hissederek, bir forum raporu hazırladık.
31 Mart Mahalli İdare Seçimleri İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerde çoğunluğu kaybeden AKP’nin sandıkta açık yenilgisi ile sonuçlandı. Özellikle; iktidar için kıymetli rant alanlarından biri olan, yandaş şirketlere tüm kaynaklarının peşkeş çekildiği ve kaybının iktidar odaklarınca da bir memleketin kaybına tekabül ettiği şeklinde tasvirlenen İstanbul’daki yenilgi 17 günlük bir mazbata krizine kapı araladı. İmamoğlu’nun ardı ardına yaptığı açıklamalar, itirazlar ve neredeyse tüm çuvalların yeniden sayılması ile geçen bu sürecin ardından sonuçlanan seçim sonuçları ise nihai olamadı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK), İmamoğlu’nun mazbatasını almasının üzerinden henüz 3 haftaya yakın bir süre geçmişken, tüm hukuk kurallarını alaşağı ederek aldığı talimatı uyguladı ve seçim iptali kararını 6 Mayıs’ta açıkladı.
Biz; 31 Mart yerel seçimlerinin ardından yaptığımız ‘Onlara unutamayacakları bir ders verelim’ başlıklı açıklamamızda: ‘(…) Yerel seçimlerde de etkin olan, fark yaratan ve iktidar bloğunu açıkça zora sokan güç, gençliğin öfkesidir. İlk defa oy kullananlar ile gençlerin daha yoğun yaşadığı büyük kentlerde iktidar bloğu açık hezimete uğramıştır.’ şeklinde bu seçimde neticenin üzerindeki genç öfkenin etkisinin altını çizmiştik. YSK’nın iptal kararının hemen ardından yaptığımız açıklamada ise: ‘ (…) Bu barbarlığın, karanlığın ilanihaye çözümü mutlaka devrimdedir. Ancak bu, devrim hedefimize yürürken örgütlenme ve siyasal propaganda hakkımızı genişletecek alanları açacak hamleleri geliştirmeyeceğimiz anlamına gelmiyor.’ İfadesiyle de seçimlerde bütünlüklü bir biçimde ortaya çıkan bu genç öfkenin, devrim hedefine örgütlenmesi için, süreci siyasal propaganda araçlarımızı genişleterek geçireceğimizi ilan etmiştik. Yine bu bağlamda genel temayülleri şu şekilde belirledik:
1) 31 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin uğradığı sarsıntının en önemli kurucu unsurlarından biri ekonomik ve siyasal kriz altında gelecekleri çalınan, baskı ve zor aygıtları ile sindirilmeye çabalanan, yaşamlarının her yanı kuşatılan büyük bir gençlik kesiminin AKP’ye karşı öfkesidir.
2) Açığa çıkan bu öfkenin sahibi gençlik kuşağının sandıktan ötesine örgütlenebilmesi, faşizmin tüm tahribatını yok edebilecek bir devrimci hareketin öncüsü olma potansiyelinde bir gençlik hareketini yaratabilmenin birincil adımlarından biridir.
3) AKP ile büyümüş ve öncesi hatırlarında dahi yer almayan bu geniş gençlik kesimi; devletin yarattığı hegamonik algı yönetimi ve örgütlü, kitlesel, devrimci bir gençlik hareketinin eksikliği ile düzen içi muhalefetten öte alternatifsiz kalmış ve tüm umutlarını sandığa endekslemiştir. Umudu, zaferi, yenilgiyi ve yenilmezliği sandık üzerinden tanımlayan genç yığınlar için 16 Nisan’da ve 24 Haziran’da açıkça görülen seçim sonuçlarının yarattığı çaresizlik hissiyatıdır.
4) Tam da bu nedenle; 23 Haziran’a giderken bizlerin asli görevi, sandıktan başka çare göremeyen, tüm umutlarını sandık üzerindeki sonuçlara göre inşa eden veyahut yıkan gençliği, sandıktan ötesine örgütlemek, ufku sandıklardan çıkarıp devrime genişletebilmektir.
5) Öncü, uzlaşmaz, militan, örgütlü, kurucu, devrimci bir gençlik hareketi yaratabilmenin birincil adımlarının temel koşulu, düzen- içi muhalefete ve popülist söylemlere hapsolmadan; üstten yürüyen burjuva siyasete yedeklenir değil gençliğin kendi kurucu siyasetini üretebildiği bağımsız bir devrimci hat geliştirebilmektir. Bu nedenle barikatı İmamoğlu’na seçim çağrısı yapmaktan daha ötesine kurmak, faşizmin yıkımının sokaktan geçtiğini unutmadan hareket etmek, seçimle sınırlandırılmayacak bir mücadeleyi inşa etmek gerekir. Aksi, öyle ya da böyle son tahlilde, bu geniş genç kesimi alternatifsiz, çaresiz bırakmaktır.
6) AKP, 2002’den beri ‘emperyalizmin özel yetkili partisi’ olarak hareket etmektedir. Emperyalizme siyasal, ekonomik, askeri ve kültürel olarak bağımlı olan ülkemizde, bu genç öfkeyi, sandıkla yetinmeyerek, AKP’nin topyekûn yıkımını hedef alan bir mücadeleye örgütleyebilmenin temel zeminini emperyalizme ve faşizme karşı mücadele hattının üzerine kurmak gerekir.
7) Gençliğin memleket gündemlerine ve siyasete olan duyarlılığının azami seviyelerde arttığı, Saray’ın hukuksuzluğunun örtülemediği, sandıklardan doğru gelen sarsıntıyı, Saray’ın topyekûn yıkımına dönüştürmek için kritik bir mevzidir. Gençliği düzen karşısında siyasal bir güç haline getirmek öncelikli sorumluluklardan biridir.
Tüm bu sonuçlar ışığında, Devrimci Gençlik Dernekleri, bu süreçte sözünü salt yalıtık oy sandıklarına bağlı kalarak değil, emperyalizmin ve faşizmin yenilgisi ile kazanılacak nihai ve kalıcı bir zaferin tarifi üzerine kuracak ve bu yönlü çalışacaktır.