İçinde bulunduğumuz dönemde tüm dünyada mevcut toplumsal düzenin yeni ihtiyaçlar ekseninde tekrar düzenlendiğini görüyoruz. Ülkemizde de bu siyasi ve ekonomik krizi kısa zaman öncesine göre daha belirgin hissediyoruz. En ufak görünen sosyal ve siyasal süreçler dahi bütünün daha net yansımaları olarak karşımıza çıkıyor. Bugün artık gerek Türkiye’de gerekse uluslararası düzlemde en küçük bir adım dahi büyük ve geniş bir fırtınanın emaresi olarak karşımıza çıkıyor. Artık ne tek başına bir siyasetçi ne de seçim olgusunun kendisi kendinden menkul bir önem taşımaktadır.
Kısa süre önce geride kalan Türkiye mahalli idareler seçimi de bu bağlamda, ilk bakışta taşıdığı anlamın çok daha ötesi politik muhtevaya tekabül ediyor. Diğer bir deyişle Türkiye’de yönetenlerin eskisi gibi yönetemeyeceği ve artık halkın da eskisi gibi yönetilmek istemediğinin açık emareleri belirmiş, ülkemiz açıkça toplumsal hareketliliğin o veya bu dışavurumlarla dinamizm yakalayacağı bir sath-ı maile girmiştir.
31 Mart yerel seçimlere giderken, Saray orijinli AKP-MHP gerici faşist iktidar bloğu, bunu öncelikle kendi siyasi yönetememe krizlerinin açık bir itirafı olarak ‘beka sorunu’ şeklinde lanse etti. Mevcut iktidarın siyasal, ideolojik, ekonomik ve askeri zor aygıtlarına dayalı saldırganlığına duyulan öfke ve bu durumdan kurtuluş arzusunda bulunan geniş kitleler düzen içi aygıtlara mecbur kalmıştır. İktidar bloğunun karşısında konsolide olan, yine düzenin önemli unsurlarından teşkil olmak üzere ve başını CHP’nin çektiği bir blok açıkça, seçimlerde alanını genişletmiş ve iktidarın yapısal krizini derinleştirmiştir. HDP’nin AKP’yi geriletme stratejisi ekseninde takındığı tutum, bu sonuçların ortaya çıkmasına önemli katkı sunmuştur.
Yerel seçimlerin hemen ardından, kısaca özetlediğimiz bu tablonun ortaya çıkışına müsebbip önemli ölçüde gençliğin kurulu düzene olan tepkiselliğidir. Gezi Direnişi’nde sözünü ortaya koyan ve Başkanlık referandumu sürecinde uzun süre sonra yeniden aynı havzada buluşan ekseriyeti genç bu toplumsal yığın 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri sürecinde gözle görülür halde AKP’yi yıkma umudu ile karşısındaki popülist adaylara bel bağlamıştır. 24 Haziran sürecindeki umutvar politik atmosfer, düzen muhalefetinin uzlaşma eğiliminin getirisi olarak yerini apaçık bir umutsuzluk ve yılgınlık atmosferine bırakmıştır. Kendi öz gücünden bağımsız savrulan bu geniş kitlelere karşı korkutma ve sindirme silahına sarılan iktidar, karşısında geniş bir alan bulmuş ve her türlü itirazı terörize etme hususunda oldukça rahat hareket etmiştir. Ancak gelinen aşamada, ekonomik krizin derinleşmesi ve ona eşlik eden yolsuzluk ve siyasal yozlaşma, iktidar bloğunun da büyük önem atfettiği yerel seçimlerin, AKP-MHP gerici faşist ittifakının aleyhine neticelenmesine yol açmıştır. Yerel seçimlerde de etkin olan, fark yaratan ve iktidar bloğunu açıkça zora sokan güç, gençliğin öfkesidir. İlk defa oy kullananlar ile gençlerin daha yoğun yaşadığı büyük kentlerde iktidar bloğu açık hezimete uğramıştır.
Mevcut şartlar altında eşit olmayan yarışta dahi ortaya çıkan seçim sonuçlarını tanımamak için saldırgan bir tutum almıştır. Bu tavrın bir yanı iktidarın ‘beka’ ile özdeşleştirdiği seçimlerde yaşadığı hezeyan ise diğer önemli yanı kendi durumunu sağlamlaştırmak için pratik araç olarak kullandığı vakıflara ve yandaş şirketlere akan devasa hibelerin kesilme ihtimalinin belirmesidir. Tepeden tırnağa kirli para ilişkilerine bağlı olan iktidarın bekası için çalışan, bu yoz hibe ve çeşitli yollarla kaynak aktarma sarmalı öncelikle teşhir olma ardından da çözülme tehdidiyle karşı karşıya. Bir yandan ideolojik tutkallar çözülürken diğer yandan pratiğe dönük gerici vakıfların tehdit altında olması iktidarı daha saldırgan hale getiriyor.
Seçimlerin kendisi daha en başından, Saray’ın doğrudan müdahalesi ile meşru olmayan bir ortamda; bir yandan iktidar lehine devlet imkanları ve zoru ile propaganda alanları açılırken diğer yandan karşısında konumlanan öznelerin sesi kısılmış, siyasi çalışma ve örgütlenme hakkı tehdit edilip fiziki saldırılara uğramış halde iken gerçekleşti. En başından; gerek mahalli teşkilatların katılımcılığa kapalı yapısı gerekse seçim sisteminin kendisi ve yine gerekse propaganda alanında yaratılan eşitsizlikler düşünüldüğünde bu seçimler anti-demokratiktir. Demokrasi beş yılda bir atılan oy ile sınırlandığında artık ortada bir demokrasiden söz edilemez.
Tüm bu şartlar altında bugün için bir kısmı sandıkta beliren iktidar karşıtı genç öfke, sandığa sığmayacak denli büyük bir potansiyel gücü barındırmaktadır. AKP’ye karşı biriken bu haklı ve güçlü öfke ancak örgütlü bir hal alırsa gerçek ve kurucu bir niteliğe kavuşacaktır. Şimdi, iktidar bloğunun derinleşen krizine karşı, onların, bugüne kadar biz gençliğe yaptığı baskının, kendi menfaatleri için çaldıkları geleceğimizin hesabını kalıcı bir biçimde sormak için hazırlanma, organize olma, güç ve imkanlarımızı birleştirme, özcesi, örgütlenme zamanıdır. Birbirinden kopuk, ayrı ayrı yalnız tepkiler dönemsel olumluluklara karşın sonuç alıcı olmayacaktır. Bu seçimlerde toplumsal muhalefetin geniş kesimleri, genel alışkanlıklardan ileri gelerek, düzen içi partileri, AKP-MHP gerici faşist ittifakını nihai olarak geriletecek bir zemin olarak görmüştür, ancak bu bizim yetinebileceğimiz bir nokta değildir.
Saray’ın karşısında ancak, onu cepheden hedef almayan, düzen içinde yer alan odakların, gençliğin sözünü taşımaya ne gücü ne de sahici bir niyeti vardır. İktidar bloğunun yapısal krizi derinleşecek olsa da nihai olarak onları tarihin çöp sepetine sallayacak olanlar biziz!
Bu düzenin bize vaat edebileceği bir gelecek yoktur. Yakın zamanda geride bıraktığımız seçimin ardından oluşan tabloya bakın: Eğer örgütüyle güçlü bir gençlik karşılarına dikilirse, başta İstanbul seçim sonuçlarında yarattıkları gibi provokatif bir ortam yaratma ve dahası, demokratik taleplerini dile getiren insanlara sokak ortasında saldırma cüretinde bulunamazlar!
Ülkemizin onurlu ve öfkeli gençlerine sesleniyoruz:
Gelin, Gezi’de copla, sopayla, biber gazı ile karşımıza çıkanlardan, yaşamımızın her yanını hedef alanlardan, geleceğimizi çalanlardan kalıcı bir hesap sormak için birlikte mücadele edelim.
Gelin, onlara unutamayacakları bir ders verelim… Haksızlıkların, hukuksuzlukların peşine düşelim. İktidar bloğunun gerilemesi yetmez, onları kalıcı olarak yenelim!
Yalıtık oy sandıklarına, ekranların arkasına hapsolmadan ayağımızı sokağa basalım. Eşit, özgür ve insanca yaşanabilir yarınlar istediğimizi söyleyelim ve alalım!
Birlikte çok daha güçlüyüz!