Berkin Elvan’ın cenazesine katıldığı gerekçesiyle genel sekreterimiz Berkay Ustabaş’ın 9 aydır tutuklu yargılandığı davanın 3. duruşması dün Çağlayan Adliyesi 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyetinin sanık avukatlarından birini zorla dışarı çıkarmaya çalışmasıyla başlayan duruşma, tüm tutuklu sanıkların tahliye taleplerinin reddedilmesi ve bir sonraki duruşma tarihinin 1 Kasım’a ertelenmesi ile sonlandı.
Hiçbir hukuki delil sunmadan 11 ay tecrit
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi olan Berkay Ustabaş’a yargılama süresince sorulan sorular; suç delili olarak gösterilen ve tamamı yasal-bandrollü olan kitaplar, muhalif yayınlar, müzik ve belgesel CD’leri, yargılamanın ne denli adalet anlayışından uzak olduğunu gözler önüne seriyor. Yargılama süresince mahkeme heyetinin ve savcı iddianamesinin “delil” ve “suç unsuru” olarak lanse etmeye çalıştığı her unsur, özünde tek bir şeyi kanıtlıyor: Berkay Ustabaş’ın solcu olduğunu.
Yani Berkay’ın 11 ay boyunca tutsak edilmesini meşru gösterebilecek hiçbir hukuki “delil” ve gerekçe sunulamayan yargılamanın görünmeyen iddianamesinde, sanık sandalyesine oturtulanın aslında sadece Berkay değil, tüm muhalefet odakları olduğu açıkça ortada. AKP iktidarı, hukuki dayanaklardan yoksun olmasına rağmen istediği şekilde sonuçlanan ‘‘dava’’ adındaki “kukla oyunu”nu oynatarak, korkutma ve “ibret” politikalarına bir yenisini ekliyor.
SEGBİS yoluyla üstünden atlanan temel ilke: Savunma hakkı
Dün görülen duruşmada “savunması” alınan Berkay Ustabaş, önceki duruşmalarda olduğu gibi bu duruşmada da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanmak zorunda bırakılmasının savunma hakkının ihlali olduğuna dikkat çekerek “Ben henüz savcının yüzünü dahi görmedim. Şimdi savcının yüzüne zoom yapmanın adil yargılamayı sağladığını mı düşünüyorsunuz?” diye sordu. Berkay, bu yargılamanın hukuki değil, siyasi olduğuna vurgu yaparak 100 bin kişinin hep birlikte attığı “Devrim şehitleri ölümsüzdü” sloganı nedeniyle sadece 2 kişinin bu mahkemede yargılandığının, üstelik bu sloganın hangi bağlamda ve nasıl atıldığının değerlendirme konusu dahi yapılmadığının altını çizdi.
9 aydır absürt gerekçeler ile devam eden yargılamaya, Berkay’ın 5 yıl önce açılan başka bir davasının iddianamesi delil olarak sunuldu. Ustabaş’ın avukatı Erman Öztürk ise neden yargılamada Berkay’ın 5 yıl önce görülmüş davasının iddianamesinin delil olarak kullanıldığını sordu. Bahsi geçen iddianamenin şu anda “FETÖ”den firari olan savcı Muammer Akkaş tarafından hazırlanmış olduğunun altını çizen Öztürk, “Devrim şehitleri ölümsüzdür” sloganının ise daha önceki AİHM kararlarıyla da “suç unsuru” taşımadığının tespit edildiğini belirtti.
“Tahliye istiyor musun?” sorusuna “Tarihe geçmek istemiyorsanız tahliye kararı vermeniz gerekir” şeklinde yanıt veren Berkay Ustabaş, tahliye edilmedi; mahkeme heyeti Berkay’ın yargılaması yoluyla kara bir leke olarak tarihe geçmek niyetinde olduğunu bir kez daha gösterdi.
Başkanlık Sistemi mi ‘Yargının feshi’ mi?
AKP’nin başkanlık sistemi adı altında tek adam rejimine geçmekteki ısrarın temel sebeplerinde biri de; tüm erklerin tek bir kişinin elinde toplanmasının ifadesi olan bu rejim ile birlikte her alanda hâkimiyetini daha hızlı ve sorunsuz bir şekilde sağlayabilmesi idi. Dün Berkay’ın yargılamasında; bundan önce Cumartesi Anneleri’ne yapılan saldırıda, Soma Katliamı kararında ve iktidarı rahatsız eden her durumda gördüğümüz üzere AKP elini hızlandırmakta, karşısına dikilen muhalefet odaklarını tüm araçlarıyla yok etmeye çabalamaktadır.
Berkay, bugün hali hazırda tutuklu olan 73 bin öğrenciden biridir. 73 bin öğrencinin eğitim hakkının gasp edilmesine alet olan “bağımsız yargı erki”, adalet arayışı içinde olan milyonlarca insana sırtını dönmekte, siyasi iktidarın kuklası haline gelen hâkimler ve savcılar her geçen gün sırtlarındaki cübbelerin anlamını unutmaktadırlar. Berkin’in katillerini değil, cenazesine katılanları yargılayanlara, oturmakta oldukları makamlarda giderek ufalanlara ve bir ülkenin adalet arayışına kulaklarını tıkayanlara inat, bizler bu ülkeye tepeden tırnağa adalet getirene dek mücadele edeceğiz. Bu ülkenin güzel yarınlarını Berkin’in gülüşüyle kuracağız, ne olursa olsun biz kazanacağız!
1 Kasım’da ve Berkay özgürlüğüne kavuşana dek görülecek her duruşmada Çağlayan’da olmaya devam edeceğiz!
Berkay için ‘‘özgürlük’’ ve ‘’ adalet’’ talebimizi bizimle birlikte yükselten, adımlarımıza adım, sesimize ses katan tüm milletvekillerine, yazarlara, gazetelere, basın emekçilerine, gençlik örgütlerine ve tüm devrimci/demokrat kamuoyuna teşekkür ediyoruz. Bizler biliyoruz ki, 2 milyon kişi Berkin için ‘’adalet’’ diye haykırdığımız o cenazedeki gibi, bir arada çok güçlüyüz. En ufak hak arayışına dahi polis saldırısı, gözaltı ve tutuklama ile karşılık verilen, 73 bin öğrencinin türlü bahaneler ile tutuklu olduğu bu karanlığı da dayanışmayı ve birlikte mücadeleyi büyüterek dağıtabileceğimizi biliyoruz. Birlikte yükselen sesimiz, sadece bir hâkimin hukuksuzluklarını değil; memleketin her karışına adalet getirme niyetindeki uzun yolumuzda çıkan her engeli aşacaktır, dayanışmayla!